1 Haziran 2010 Salı

Buna dayanamıyorum,utanıyorum...

Belki de hayatımda ilk kez dün beddua ettim:( Sabah kalktığımda İHH'dan gelen mesajı okudum cep telefonumdan. O zaman şehit sayısı 2 idi. İnanılmaz derecede canım yandı. Gözyaşlarım o saatten sonra da hiç durmadı. Bu olay beni çok ama çok etkiledi. Gazze'de yetimim var benim. Duymuştur geleceğini gemilerin.O ve arkadaşları nasıl merakla ve sevinçle bekleşiyorlardı kimbilir.Bekir Coşkun, tam da bunlara yanarken öyle bir yazı kaleme almış ki acımı katmerledi. Ya gönüllü giden yardımseverler. Giderlerken nasıl kıskanmıştım onları. Nasıl da o gemide ben de olmak istemiştim. Bu kadar sevinçle,iyi birşey yapmanın hazzı ile yola çıkmışken yaşadıkları ve geride bıraktıklarına yaşatılanlar ne feci:(

Yine kelimelerim düğümlendi,göz yaşlarım çıktı ortaya, yazamayacağım hissettiklerimi.

Fakat dün şerefsiz PKK'nın 6 askerimizi şehit etmesinin, acıma tuz biber oluşunu da yazmadan edemeyeceğim. Kimileri" Filistin'e gösterilen duyarlılık neden gösterilmiyor askerimize " dedi. Doğru haber geçiştirildi. Ama uzun zamandır bu böyle, terörle yaşamaya alıştık sanırım bizler. Şehit haberleri küçücük köşelerden veriliyordu:( İstiyorumki haksızlığa karşı her zaman duyarlı olalım. Şehit haberinden sonra da Türk bayrağımızla çıkalım, İsrail vahşetinden sonra da Filistin bayrağımızla. Ermeni vatandaşımız ölünce onun da için de çıkalım meydana.He değişecek mi birşeyler? Biz adil insanlar olarak safımızı,tepkimizi gösterelim ki kendi vicdanımızda yargılanmayalım. Terazimiz dengeli olsun her daim, adalet anlayışımız gelişmiş...

Hayır insan dışı olan tüm eylemlere tepkimiz aynı. İnsanlık dışı her şey terör... Bu konuda da Ahmet Hakan'ın yazısı düşüncelerimi pekiştirdi.

Seçim yapmak zorunda mıyız

BAZILARI şöyle diyor:

Askerlerimiz şehit olmuş, Filistin’le uğraşıyoruz. Mehmetçik ölürken Filistin’den bize ne? Böylelerine şunları demek isterim:

İçinizdeki sızlama potansiyeli sınırlı mı ki, böyle bir soru soruyorsunuz?

Mehmetçik için de kahırlanın, Filistin için de kahırlanın...

Merak etmeyin:

Vicdanlardaki kahırlanma potansiyeli, ikisine de fazlasıyla yeter."

Kızgınlık anımda ağzımdan kötü söz çıksa da hep "tevbe tevbe" derdim ardından.Nedense dün ettiğim beddualara tevbe diyemiyorum. Canım acıyor, ben aciz bir kulum. Birşey yapamıyorsam beddua etmem de acizliğimdendir:(

Hissettiklerim dökülmüyor yazıya,gözyaşlarım dökülüyor sadece. İyisi mi beni etkileyen yazıdan alıntı yapayım.


Bekir Coşkun
Gazze’de çocuk olsam...
YAKILMIŞ-yıkılmış Gazze’de bir çocuk olsam...

Televizyondaki-radyodaki haberlerden bir geminin bana çikolata getireceğini duysam...

Belki yanında şeker...

Belki bir oyuncak...

Hadi hiçbirisi olmadı, sadece gemiden bize “yardım” getiren insanların indiğini görsem... Çocukluktur bu; sadece koşsam, sadece ortalık şenlense, sadece öylesine durduğum yerde zıplasam...

Beklesem...

Gözüm ufukta...

Üzerinde muhtemelen çikolata, şeker, oyuncak kutuları ile bir gemi olsa aklımda...

Ve de evdekileri mutlu edecek makarna, pirinç, un, tuz...

İçim içime sığmasa, arada bir koşu eve gidip, sonra gemiyi kaçırmamak için son hız geri iskeleye koşsam...

Gazze iskelesine otursam...

Ve bir haber gelse; gemileri askerler durdurdular, girip ambarları bastılar, içindeki insanların kimisini vurdular...

Muhtemelen şişman kaptanı bağladılar...

Kırıldı, döküldü, darmadağın oldu şekerler, oyuncak kutuları, demek ki gelmeyecek çikolatam...

Ağlardım...

Benim üzerimden oynanan büyük ve kanlı oyunun farkında olmadan...

Bir tarafın benim çikolatamla bir “ambargoyu delmek” peşinde olduğunu... Öte tarafın ise benim çikolatamı “ambargoyu delen tehdit” saydığını hiç düşünmeden...

Sadece ağlardım...

Gazze‘de bir çocuk olsam...

Hiç yorum yok: