25 Kasım 2009 Çarşamba

Amma özel mimmiş bu yaw:)

Merhaba ,Blah blahciğim beni sobelemiş:) Canım benim nereden aklına geliyorum ben yaw senin:))) Madem mimledin bana da cebaplamak düşeri, nazik bir insan olarak:) Yalnız bu mimi sevmedim, "evet,hayır" cevapları ile sürdü gitti. Bir de çok özel sorulmuş sorular ama tüm cevaplarım doğrudur şüpheniz olmasın:)
En son ...(yaptığın)
1. En son aldığınız besin nedir? Portakal.
2. En son kimi aradınız ? İclal’i .Yeni bir gezi programı oluşturdum da:)
3. Son mesajınız? Hatırlamıyorum. Sanırım Ramazan bayramı tebriğidir:) Msj ile iletişim bana göre değil:)
4. Dinlediğiniz son şarkı ? “Mazi Kalbimde bir yaradır”Malum bloğumu açınca o çıkıyor:).
5. En son ne zaman ağladınız ? Yetim buluşması gecesinde. Hayret yaw bayağ olmuş. Büyüyorum galiba:)
Hayatınızda hiç ... ?
6. Aynı kişiyle iki kez cıktınız mı? Bir kez bile çıkmadım:).
7. Hic aldatıldınız mı ? Sanmam:)
8. Birini öptünüz ve pişman oldunuz mu ? Hayır.
9. Özel birini kaybettiniz mi ? Hayır.
10. Depresyona girdiniz mi ? Girmem mi:) Çokkk:)
11. Sarhoş oldunuz ve kustunuz mu? Hayır
13 Favori renginiz... Beyaz
BU YIL HİÇ ... ? : (2009)
15. Yeni arkadaş edindin mi ? Hayır:) Bütün arkadaşlarım eski.
16. Erkek arkadaşınla kavga ettin mi ? Olsa ederdim:)
17. Ağlayana kadar güldün mü ? Evet, çok hem de:)
18. Seni değiştiren biriyle tanıştın mı? Hayır
20. Senin dedikodunu yapan birini yakaladın mı?Malesef:)
21. Facebook'ta arkadaş listendeki biriyle öpüştün mü ? Yanak yanağa ise öpüştüm:)
22. Facebooktaki arkadaş listendekilerin kaç tanesini gerçekte tanıyorsun ? Kesinlikle hepsini
23. Kaç tane çocuğun olsun istiyorsun ?En az 3,en fazla 5:)
24. Evcil hayvanın var mı ? Var bir kaplumbağa, adı Armut:)
25. Adını değiştirmek ister misin ? Hayır
26. Son doğum gününde ne yaptın ? Ramazan’da idi arkadaşlarımı iftara çağırdım birlikte kutladık.
27. Bugün kaçta kalktın ? Tam 08,17 . İş yerimden uyandırılıyorum da her zabah:) Telefona bakıp net yazdım:)
28. Dün gece yarısı ne yapıyordun ? WC ye taşınıyordum:) Söylemesi ayıp üşütmüşüm de:)
29. 4 Gözle beklediğin birşeyi adlandır ? Koca:)
30. Anneni en son ne zaman gördün?Dün gece.
31. Hayatında değiştirmek istediğin şey ? Çok şey var ama en önemlisi ilk evliliğimi yok ederdim.
32. Şuanda ne dinliyorsun ? Hiçbir şey, ortam çok sessiz.
33. Tom isimli biriyle hiç konuştun mu ? Maalesef, Tom Cruise çok aradı ama cvp vermedim:)
34. Şuanda sinirlerini ne bozuyor ? İş yerimdeki biri:)
35. En çok ziyaret ettiğin web sitesi ? Gazeteler
36. Gerçek adın ne ? Gizemli biriyim ben söyleyemem:)
37. Lakapların ? Sarı köpek, edebiyatçı, sakar
38. İlişki durumun ? Bekar:)
39. Burcun ? Başak.
40. Erkek misin kadın mısın ? Bayan:).
41. İlk okulun ? Artık yok, ilköğretim okulu oldu:)
42. Orta okulun ? Olmadı:)
43. Lise ? Onun da yerinde yeller esiyorJ Mekan değiştirdi.
44. Saç rengin ? Çocukken sapsarı,büyüyünce açık kumral, umarım beyaz olmaz:)
45. Saçın uzun mu kısa mı ? Uzun.
46. Boyun ? OrtaJ Kısa da denebilir:).
47. Birine vuruldun mu ? Vurulsam yaşamazdım ki:) Ay iğrenç bir espri idi kabul:)
48: Kendinle ilgili neyi seviyorsun ?Hemen hemen her şeyi. Ama en çok saçlarımı.
49. Piercings ? Yok.
50. Dövme ? Yok.
51. Sağ mı sol mu ? Hiçbiri:)
İLKLER :
52. İlk yaralanman ? Benim hatırladığım 5 bardak çay dökülmüştü. Ama her gün yaralanırdım çocukken:)
53. ilk piercing ? Yok ki.
54. İlk en iyi arkadaşın ? İlkokuldaki Esra. Büyüyünce görüşemedik ama.
55. İlk spor aktiviten? Koşu:)
56. İlk tatilin ? Antalya
58. İlk spor ayakkabın ? Hatırlamıyorum
ŞUANDA:
59. Yediğin şey ? Orucum şu an.
60. İçtiğin şey ? Orucum dedim ya
61. Birazdan ... ? Oruç açacağım:)
62. Dinlediğin şey ? İş arkadaşım Aylin’in muhabbeti:D
63. Beklediğin şey ? Ezanın okunması ve bir sigara yakmak:)
GELECEĞİN:
64. Çocuk istiyor musun ? İstemem mi:)
65. Evlenmek istiyor musun ? Sadece çocuk için:)
66. Kariyer ? Fena olmaz:)
HANGISI DAHA İYİ :67. Dudaklar mı gözler mi ? Dudaklar
68. Sarılmak mı öpüşmek mi ? Kesinlikle ikisi birden:)
69. Kısa mı uzun mu ? Ortası
70. Senden küçük mü büyük mü olsun ? Büyük.
71. Romantik mi doğal mı ? Doğal
72. Güzel bir karın mı güzel bir kol mu ? Karın tabiî ki. .73. Sakin mi sesli mi? Sakin (da bu hangi anlamda soruldu onu anlamadım:))
74. Arkadaşlık mı ilişki mi ? İkisi de…
HAYATINDA HİÇ...
76. Tanımadığın birini öptün mü ? Hayır.
77. Sert bi' likör içtin mi? Sadece çocukken likörlü çikolata yemişim:)
78.Gözlüklerini ya da lenslerini kaybettin mi ?Güneş gözlüğümü çok kaybettim.
79. İlk çıkmadan seviştin mi : ? Çüşünüz :)
80. Birinin kalbini kırdın mı ? Kesinlikle evet
81. Senin kalbin kırıldı mı ? Çokkkk:)
82. Tutuklandın mı ? Hayır
83. Birini geri çevirdin mi ? Evet:)
84. Birisi öldüğünde ağladın mı ? Çokkk…
85. Arkadaşların tarafından kandırıldın mı ? Kesin kandırılmışımdır ama hatırlamıyorum
İNANIR MISIN ? :
86. Kendine ? Evet
87. Mucizelere ? Evet
88. İlk görüşte aşka ? Hayır
89. Cennete ? Evet
90. Noel baba? Hayır.
91. İlk çıkmada öpüşmeye ? Bana ters:)
92. Meleklere ? İnanırım.
DOĞRU CEVAPLA :
94. Aynı anda 1 den fazla biriyle çıktın mı ? Ay anam hiç çıkmadım diyorum yaw:)
95. Bugün şarkı söyledin mi ? Hayır,dün akşam söylemiştim:)
96. Birini kandırdın mı ? Hayır
97. Geçmişe dönebilsen hangi zamana giderdin ? Çocukluğuma
98. Geçen yıllardan bir günü silmek isteseydin o gün hangi gün olurdu ? 16/03/2003 evlendiğim gün
100. Bunu yollayacak mısın ? Hayır. Kimse pasladığım mimleri kaale almıyor ki:) ama alan varsa cevaplayabilir.

Yine Mim:)

Merhaba, Bu kez de Nina mimledi beni. Teşekkür ederim şekerciğim beni mimlediğin için.
1.En son hangi ülke gündemiyle canını çok sıktın?Her an canım sıkılıyor Filistin’e ve İsrailliler’in yaptıklarına
2. En son hangi şarkıdan nefret ettin?İbrahim Tatlıses’in “söndü içimin ateşi bitti” diye başlayan şarkısı. Saliha her sabah bu şarkıyı kurup uyanıyor ve benim tüylerim diken diken oluyor duyduğum an.
3. En son hangi fast food ürününden nefret ettin?Midye tavadan.Şampiyonda yemiştim bir daha da yemem.
4. En son hangi sakat atı yedin?Kokoreç yemişimdir. Bayılırım.uykuluk da yemiş olabilirim:)
5. En son hangi yerli şarkıyı beğendin?Unutulmaz dizisindeki “Unutulmaz” adlı şarkıya hasta oldum.
6. En son hangi yabancı şarkıyı beğendin?Leonard Cohen’in şarkılarını ama isimlerini yazamayacağım kadar yabancı:)
7. En son hangi yerli filmi beğendin?Umut
8. En son hangi yabancı filmi beğendin?Hiç hatırlamadığıma göre epey olmuş seyredeli:)
9. En son hangi kitabı okudun?En son okuduğum kitap kayda değmez:) Şu an okuduğum Cengiz Aytmatov’un Gün olur Asra Bedel adlı kitabı.
10. En son hangi bilgisayar oyunu oynadın? FreeCell:)
11. En son hangi mizah dergisini okudun?Mizah dergisi pek okumadığımdan hatırlamıyorum
12. En son neden korktun?Domuz gribinden:)
13. En son neye neden küfrettin?
Küfür için neden aramam genelde :) Herkese olabilir bilmiyorum:)
14. en son neyden kaçtın? Müşteri telefonundan:)
15. En sevdiğim 5 film?
(Aslında ilk aklıma gelenleri yazıyorum şu an:))
Eşkıya
6. his
Babam ve oğlum
Beyaz Melek
120
16. En sevdiğin 5 şarkı?
(Aslında ilk aklıma gelenleri yazıyorum şu an:))
Mazi kalbimde bir yaradır
Boş çerçeve
Duydum ki unutmuşsun
Nasıl geçti habersiz
Fikrimin ince gülü
17. En sevdiğim 5 yemek?
(Aslında ilk aklıma gelenleri yazıyorum şu an:))
Patates kızartması,
Kebap,
Mantı,
Çiğ köfte,
İçli köfte
18. En sevdiğim 5 isim?
(Aslında ilk aklıma gelenleri yazıyorum şu an:))
Çağrı,Ayça,Zühre,Asya,Sina
19. En sevdiğin 5 oyun?
(Aslında ilk aklıma gelenleri yazıyorum şu an:))
Okey,Tabu,FreeCell,Solitaire,Dama
20. En büyük korkun nedir?Nina’ya katılıyorum sevdiklerimin ölümü
21. En nefret ettiğin 5 klişe laf nedir?
(Aslında ilk aklıma gelenleri yazıyorum şu an:))Bebişim,Aşkitom,Dermişim,Aga,Kardeşim benim

24 Kasım 2009 Salı

Öğretmenler gününüz kutlu olsun...


Merhaba , bugün öğretmenler günü. Başta biricik arkadaşım Rukiye’nin, sevgili komşum Gönül ablanın, Nurgülcüğüm’ün ve blog arkadaşım Ayşenurcuğum’un öğretmenler gününü tebrik ediyorum. Bu saydığım isimlerin öğretmenliklerine hep imrenmişimdir ve hep onlar gibi öğretmenlerin çoğalmasını dilemişimdir. Hatta “keşke benim çocuğum sizlerin sınıfında eğitim görse" diye de iç geçirmişimdir.
Öğretmenlik cidden en kutsal mesleklerin arasında. Bu kudsiyete layık öğretmenlerin sayısının çoğalmasını dilerim. Bu vesile ile layık olan tüm öğretmenleri de tebrik ederim. İnşallah bir ömür boyu geçim sıkıntısı çekmeden, yüksek standartlarda ve sadece kaygınızın “en iyi eğitimi vermek” olacağı bir yaşam sürmenizi dilerim. Hep sağlıklı, hep huzurlu ve hep öğretici kalın. Sizleri seviyorum…

imdatttt!!! benim annem bir bağımlı...

Merhaba , anneme bir hal oldu. Daha doğrusu bu hal dönem dönem olurdu zaten, şimdi nüksetti:) Evvelden 51, okey, tetris, bulmaca gibi oyunlara takılan annemin yeni tutkusu cep telefonundaki oyun. Nereden buldu , nasıl öğrendi bilmiyoruz ama biz ANATEM adlı bir merkez açıp annemi yatırmayı düşünür olduk:) Sabah kalkıyoruz karanlık odada bir ışık var tavanda:)Annem artık bizden gizliyor oyun oynadığını:) Gece kaçta kalkarsam kalkayım, elinde yine o alet:) Bazen cep telefonu elinde olmuyor ve ben sevinmeye başlıyorum “unuttu” diye. Heyhattt:) Sadece saatin 00,00 olmasını bekliyor oluyormuş o anlarda:) Çünkü o saate kadar yemin etmiş oynamamaya:) Saliha “yakın gözlüğü ile milletin annesi el işi yapar , bizim annemiz oyun oynuyor” diye söylendiğinde ise “anneniz akıllı bir kadın bununla övünmelisiniz” demez mi:))) Bazen durumun vehametinin farkına da varmıyor değil. Mesela elinde telefon koridorun duvarına yaslanıp ,ayaklarını üst üste koyup yürümeye çalışırken ,WC ye yetişene kadar kaçırabileceğini fark ettiği zamanlarda; ki o zamanlarda elinde hala cep telefonu oluyor “nevbahar bu telefondan oyunu silebiliyor muyuz?” diye soru sormayı da ihmal etmiyor:)))) Yok yok ANATEM kurmak şart oldu:)))) Babama gelince “kadın yaptığın doğru mu Allah Allah “ dese de “dur Ali rekora koşuyorum” diyen pişkin anneme nasıl söz geçirsin ki. Yeminli olduğu zamanlarda da “hadi Aliciğim aşkım bitanem dans edelim” demesindense oyunla ilgilenmesi daha iyi sanırım babam açısından:) Geçenlerde zorla dans ettirdi babamı yine:) Adam öyle zamanlarda sinirden kıpkırmızı kalıyor:) Ne annem usandı ilk günki gibi taptaze aşık olmaktan, ne de babam usandı anneme “dur kadın Allah Allah hiç sevmediğim şeyler” diye söylenmekten:)Bu durumlarda “yaaa tartışmayın psikolojimiz bozuluyor,kişisel gelişimimize zarar veriyorsunuz” diyen kazık kadar evlatlar da eklenince cidden cümbüş oluyor bizim hane:)Ah diyalogları yazabilsem Asuş teyzemin Antalya’dan gelmesini dört gözle beklememe hiç gerek kalmayacak:) Ama maalesef ben her defasında pişman oluyorum hatırımda tutamayışıma. Anneciğim umarım bu bağımlılıkların yüzünden ileride bloğumu okuyan torunların tarafından saygınlığını kaybetmezsin:) Hoş Cumartesi günü sevgili anneannelerini örnek alan Alperen ve Ömer Faruk da bizden aldıkları cep telefonu ile oyun oynadılar . Hepbirlikte annemin yatağındaydılar bütün akşam:) Uslu durmaları açısından iyi de olsa lütfen anneciğim daha fazla torunlarına ve evlatlarına zarar vermeden kurtul şu alışkanlığından:) Yalvarıyorum:)…

23 Kasım 2009 Pazartesi

Günlerimden...

Merhaba, yeni blogcuya alışamadım, hiç yazasım yok bu sebepten. Ayrıca yorum yapmak için üye olmak şartı mı ne , kimin yorum yaptığını göremiyorum:( Oysa analatacak ne çok şey oluyor, umarım blogcuya duyduğum nefret ıskalatmaz:)
Dün bütün gün evdeydim.Bol bol tembellik yaptım.
Cumartesi günü oruçtum:) Malum günler kısa olunca borçlarımı tutmanın tam vaktidir:) Cidden amcamın dediği kadar var "madem saatler ileri alınıyor bu işi Ramazan'da yapsalar ya 3-4 saat " dediğinde çok gülmüştük ama 16,45 de oruç açmak çok zevkli:) Hiç zorlanmıyorum:) Hele Cmt akşamı ezandan 5 dakika önce kalktım ve oruç tutmak çok kolay oldu:). Zehra'ya iftara gittim tam 5 dakika kala kalkıp:) Tabi biraz geciktim:) Zahra'da arkadaşı Necla ve kızı Aleyna vardı. Sanırım onları epey güldürdüm:))
Akşam Nilü'ler geldi bize yemeğe. Kayınpederi Mesut amca da geldi. Nilü'ler sonunda araba almışlar. Oh bee yeğenlerimi daha sık görebileceğim artık. O gün eniştemin yengesine hasta ziyaretine de gittik biz bayanlar. Ve Gülay ablaya bol bol masaj yaptım ben, çok memnun kaldı.
Cuma akşamı Ülkü'nün ofisine uğradım. Oradan da kayınvalidesinin evine geçtik birlikte.
Sonra da Ülkü ve Aysel ile bizim eve gittik. O gece Birsen ve Aysel bizde kaldı. Geç saatlere kadar oturduk ve epey eğlendik birlikte:)
Perşembe akşamı Ülkü'ye gittik Birsen ile.
Çarşamba akşamı ise evdeydim:)
Dostlar yoğun olan işlerim birazhafifleyinde blogcuyu terk edeceğim. Size müjdem olsun:). Sevgiyle...

16 Kasım 2009 Pazartesi

Günce...

Merhaba, blogcuya bir hal olmuş:( Hiç sevmedim yeni halini. Alışana kadar da sevmem herhalde. Teknolojide yeniliği sevmeyenlerdenim ben. Teknoloji ilgimi zaten çekmiyor:)
Meğer günlerdir bloğuma giriş de sorun yaşamamın sebebi yenilikmiş. Neyse ben günlerime geçeyim.
Dün evdeydim. Pazar günü bitiremediğim temizliğime devam ettim:)
Pazar günü de bütün gün evdeydim.Biraz dinlendim biraz iş yaptım Annem hem Çarşamba günü gelecek misafirleri için hem de bayram için beni bir güzel çalıştırdı:)
Cumartesi günü Şazo ,Neco, Necla yenge ve annem , kuzen Nigar abladaydık. Biz çıkarken Ayşe halam da geldi. Akşam Fatma'daydım Saliş,Sevin ve Ülkü ile.
Cuma akşamı da Fatma'daydık Sevin ile. Fatma'nın eşi şehir dışında olunca sözleştik "kalmaya gidelim" diye. Geç saatlere kadar bol muhabbetlizaman geçirdik. Lisede 2 yıl aynı sırayı paylaştığımız 3 sıkı dost olarak arkadaşlığımızın eskimemesi ne hoş.
Perşembe günü evdeydim. Yeliz ve kızı Sıla bizde izledi dizilerini kendi tv'leri bozulmuş da:)
Çarşamba akşamı iş yerindeydim.
Salı akşamı evdeydim.
Pazartesi akşamı da evdeydim:)
Ben kış geldi ya hep evde olurum sanırım:) Olsun bir değişiklik olur bana :)
Kalın sağlıcakla...

10 Kasım 2009 Salı

Muhteşem Gaziantep gezimizden notlar...

Merhaba, Gaziantep’den dün döndük. Yol yorgunluğu,uykusuzluk derken neler yaşadık sıcağı sıcağına yazamadım. Şimdiden söyleyeyim bir güne öyle çok şey sığdırdık ki yazı uzun olacak, ama çok da keyifli okunmaya değer:)
Cumartesi günü sayımız 10 kişi olunca Havaş’ın servisi yerine minübüs kiralamayı uygun bulduk Sabiha Gökçen Havalimanı’na giderken. Aramızda ilk kez uçağa binecek olan 4 kişiden Elmas bizi çok güldürdü. İnanılmaz panik yaptı ve korktu. Yanımdaki kadın “sakinleştirici verin bu bayana ” dediğinde sakinleştirici verdik:) Hem korktu hem de cam kenarında oturmak isteyip sürekli dışarıyı seyretti:) Saliha “tamam korkuların üstüne gidilmeli ama bu kadar da değil” dese de o dışarıyı izlemekten vazgeçmedi:) Sakinleştiricen sonra komik hali ise bizi uzun süre güldürdü. O gün akşam kebap yiyeceğiz diye kahvaltıdan sonra kimse bir şey yememiş:) Hepimiz açlıktan deliriyorduk. Otele gitmeden kebap yemeye karar verdik ki bize çok meth edilen İmam Çağdaş’a gitmeyi planladık. Havaş’ın servis şoförü bizi sağolsun merkezde indirmedi ve İmam Çağdaş’a kadar götürdü. Baktık ki kapanmış inanılmaz bir hayal kırıklığı yaşadık ki sağolsun şoför bu kez kebapçıların çoğunlukta olduğu bir sokağa kadar bizi götürdü. İşte ilk anda Antep’in misafirperverliği ile karşılaşmış olduk. Bu kez de hayatın çok erken bittiği Antep sokaklarında hayalini kurduğumuz açık bir kebapçı aramaya başladık:) Sonunda Köşk Kebap ’da önce kübban ekmeğine sarılı ciğer kavurmalarımızı yedik, sonra onların kıyma dediği Adana- Urfa karışımı bir kebap yedik köpüklü ayranlarımız eşliğinde:) Fazla seçeneğimiz yoktu gittiğimiz yerde ama yediklerimiz de enfesti doğrusu. Ardından çaylarımızı içtik, karnımız doyunca hiç kaçmayan keyfimiz daha da bir hareketlendi:) Ardından yandaki Ercan Usta tatlıcısından ismini çok zor ezberlediğimiz Belluriye tatlısı geldi kaymak eşliğinde. Ona da bayıldık. Çaylarımızı getiren Mehmet ağabey , 1 günümüz olduğundan ve çok şey yemek ,içmek ve görmek istediğimizden bütün sorularımızı sabırla cevapladı. Mehmet ağabeyi hiç unutmayacağız hepimiz çok sevdik. Misafirperverliklerinden ve lezzetli ikramlarından dolayı gittiğimiz bu mekandan da çok memnun kaldık. Ardından otelimizin yolunu tuttuk bomboş Antep sokaklarında . Sanki ilk defa gelmemiş gibiydik. Tarif edilen her yeri öyle kolay buluyorduk ki. Bunda yön duygusu gelişmiş Saliha’nın büyük payı var tabi:) Otele vardığımızda hemen kahve aldırıp kahvelerimizi içtik Ülkü’lerin odasında. Geç saatte Ülkü’nün eline kağıt-kalem alıp “sevgili günlük bugün de Gaziantep’teyim” diye başlayan cümleleri ve ardından söylediği birbirinden komik cümleler bizi öylesine güldürdü ki karşı odadaki Ali “sesiniz taa buraya geliyor “diye telefon açınca odalarımıza dağıldık rahat bir uyku çekip ertesi günü çok iyi değerlendirmek amacı ile. Otelimiz de umduğumuzdan çok daha iyiydi. Hiçbir sorunla karşılaşmadık. Hatta fiyatı çok uygun olduğundan aklımıza kötü kötü şeyler bile getirmiştik:) ki her şeyi gayet güzeldi. Hatta kaloriferi yakmışlar aşırı sıcaktı , o gece hiçbirimiz doğru düzgün uyuyamadık bile:) Sabah erkenden kalkıp kahvaltılarımızı yaptık. Ülkü,Zeynep ve Gülay, Gülay’ın kardeşinin askerlik arkadaşı tarafından araba ile alındı ve akşama kadar onlar ayrı gezdiler. Merkezde olan otelimizin arka dar sokakları harika eski taş evlerle doluydu. Önce orada resim çekildik sonra resepsiyondaki Tanju Bey’in tavsiye ettiği yerleri gezmek için yola koyulduk.
İlk durağımız Arkeoloji Müzesi oldu. Antep çok eski ve tarihi bir yer. Bu tarihi, kronolojik olarak bu müzede görmek mümkün. Müzede Zeugma’da bulunan mozaikler ve heykeller ve antik çağda kullanılan eşyalar var. Buradaki baygın bakışlı Çingene mozaiği Zeugma’nın simgesi sayılıyor. Ayrıca savaş tanrısı olarak bilinen , öfkeli bakışlı ve bir elinde mızrak diğer elinde bereketi simgeleyen çiçeğin olduğu heykel de dünyada tekmiş.Bu bilgileri müzede gösterilen slayttan edindik. Müzeden sonra gece yediğimiz tatlıyı çok beğendiğimiz Ercan Usta’nın yerine gidip İst’a götüreceğimiz tatlıların siparişini verdik. Oradan Ali Nacar Camiini ziyaret ettik. Yapılış tarihi tam bilinmemekle birlikte 14. yy.’da yapıldığı sanılan camiinin minaresindeki güneş saati bölgedeki tek örnek.Oradan bir kır kahvesine gidip bölgeye özgü meşhur menengiç kahvesini içtik. Tophane’de içtiğimiz menengiç kahvesine benzemiyordu bu. Biraz acı geldi bize:) Oradan tarihi Naib Hamamı ’nın önünden geçtik ki vaktimiz olsaydı içeri girip keselenmeyi çok isterdik doğrusu:) Ardından Orhun Yazıtları Anıtı ’nda resim çekildik. Oradan da Şahin Bey ve 14 şehit anıtının olduğu parka gittik.
Yol üzerinde satılan cevizli sucuk ve bir taş fırınından kübban ekmeği ile tatlı mısır ekmeği almayı da ihmal etmedik:) Oradan Mehmet ağabeyin tavsiye ettiği Mavişler adlı kebapçıya gidip lahmacun yedik. Kebapçıda bizi öyle güzel ağırladılar ki lahmacunun yanında getirdikleri ikramlar da çok lezzetli idi. Otantik mekanda sanat müziği eşliğinde öğle yemeklerimizi yiyip,çaylarımızı yudumladıktan sonra gezi programımıza devam ettik. Gaziantep Kalesi ’ne çıktığımızda Gaziantep Savunması Kahramanlık Panoraması Müzesi de çok etkileyici idi. Milli mücadele dönemini anlatan kabartmalı resimler, heykeller o günlerin ne denli zor ve büyük bir inançla yaşandığını ve ülkemizin kıymetini çok iyi bilmemizi bir kez daha hatırlattı bizlere. Kaleden indiğimizde wc molası için girdiğimiz Şirvani Camii’nin yapımı ise tam olarak bilinmemekle birlikte 1681 olarak tahmin edilmekte. Antep’te gözüme çarpan camilerin çoğu 15.ve 16. yy’da yapılmış çok eski ve tarihi camiiler. Bu anlamda çok zengin bir şehir. Elbette sonrasında bir çok tamiratlardan geçmiş ama günümüze kadar korunmuş. Yolumuz üzerinde bakır imalatçıların olduğu otantik dükkanların önünden geçip Zincirli Bedesten Çarşısı ’nı gezip, Bakırcılar Çarşısı ’na gittik. Otantik çarşıyı gezdikten sonra baharatçılardan Antep’in yağ boya karışmamış lezzetli biberlerinden satın aldık. Methini çok duyduğumuz İmam Çağdaş’ın önünden geçerken tıklım tıklım olan mekandan kızlar, çok pahalı olan baklavalardan almışlar azar azar:)Sadece kebap çeşitlerinin olduğunu ve yöresel yemekleri tadamayacağımızı fark edince de orada yemek yeme planımızı iptal etmişler. Oradan Yuşa Peygamberin türbesini ziyaret ettik. Bize bu türbeden bahsedildiğinde çok şaşırmıştık çünkü bu türbe İstanbul’da Beykoz’da da var. Hangisi gerçek bilmiyoruz ama ziyaretimizi Allah kabul etsin. Dönüş yolunda Zeugma adındaki bakırcı imalatçı bir dükkanda durup “çeyizime alcam, bizi turist görmeyin, ben de imalatçıyım kazanırsınız, vs” gibi söylemlerle pazarlık ettiğim Sarı Ahmet Usta sonunda “kızım senin işin ne, kaç para alıyosan fazlasını vereyim gel buraya yerleş bende çalış, al bu kartımı patronunla beni görüştür” demesi koltuklarımı kabarttı:) “Kızlara da sakın bunun elini bırakmayın sırtınız yere gelmez” demez mi:) Her gittiğim yerden iş teklifi almam çok hoşuma gidiyor doğrusu:) Ama bu kez hedeflediğim rakama vermemeye inat etti. Hedefimden tam 2,5 TL eksiğe aldığım bakır çaydanlık çok hoş:) Ayrıca bakır cezve ve bakır fincanlarım da çok hoş. Bizlere çay ısmarlayan Ahmet usta , yemek için yöresel yemekler yapan Kırkayak Gaziantep Evi’nin tavsiye etti. Sarı Ahmet Usta'nın ve efendi oğullarının esnaflığı da, misafirperverliği de bizleri çok memnun etti. O bana 2,5 TL'yi indirmese de ben onun reklamını yapayım:) www.zeugmabakir.com
Yemekten önce tatlıcıdan tatlılarımızı aldık. Tatlıcı bize tatlı ikram etti yine. Orada lokmaya Anteplilerin söylediği ismi sadece Ali’ye söyledi tatlıcı. Biz soru cevap eşliğinde bu ismin ne olduğunu terbiyeli Ali’den çok zor öğrendik sonunda:) Daha doğrusu o söylemedi biz tahmin ettik:) Aldıklarımızı otele bırakıp Kırkayak Gaziantep Evi ’ne doğru yola koyulduk. Burası cidden tavsiyeye değer bir yermiş. Yöresel yemekler olabildiğince lezzetli sunuluyor. Otantik dekorasyonu, büyük bahçesi ile gözlere de hitap ediyor. Ama bizim midemizdi öncelik verdiğimiz ve hemen siparişlerimizi verdik. Önce yöreye özgü yuvarlama çorbası ile başladık. Fındık lahmacun ve içli köfte deolmazsa olmazdı. Sonra anlatılmaz yenir lezzetteki patlıcan,biber ve yaprak dolmalarını bayılarak götürdük. Tas içinde ve özel kepçeye benzer kaşığı ile sunulan köpüklü ayran da nefisti. Sonra mantar,patlıcan ve karışık kebapları götürdük sonrasını hiç düşünmeden:) Velhasıl midemizde nefes alacak yer kalmadığını nice sonra fark edebildik:) Kebaplar da çok lezzetli idi ki biz diğer yöresel yemekleri tercih edebileceğimiz düşüncesinin neden daha önce düşünemediğimize hayıflandık doğrusu. Mesela yiyemediğim analıkızlı da aklım kaldı:) Yemeklerden sonra ikram edilen çay ne iyi gitti anlatamam. Beni tanırsınız cebimde bir not defteri ile kalem bulunur ve her yerde not alırım . Bu mekanda da not defterime not alırken bana bakan garsona bloğumun olduğunu ve bloğumda bu mekandan da bahsedeceğimi söylediğimde garson mekanın sahibi Nedim Usta’yı haberdar etmiş sanırım ,ayrılırken Nedim Usta yanımıza gelince memnuniyetimizi ona da ifade ettik. Nedim Usta çok misafirperver biri ve de çok mütevazi. Sağolsun öyle çok ısrar etti ki bahçesine oturup güzel Türk kahvesinden içmek zorunda kaldık , zevkle tabiJTeşekkürler Nedim Usta ve çalışanları. İşte Nedim Usta'nın mekanının site adresi: www.gaziantepevi.com Güzel yemekleri yemiş olmanın keyfiyle biz kahvelerimizi yudumlarken aşırı güldük ve coştuk. Orada bir oyun oynadık. Herkes birbirinin yerine geçti . Ben o an telefonla konuşurken grubumuzun tek erkeği olan Ali düşmüş bana. Ali olmak çok zordu 9 kızın içinde tek erkek olarak kendinin dile getirmediği zorlanmayı fark ettiğimden onun iç sesi oldum ve kızlara teker teker onun demek isteyeceklerini düşünüp söyledim:) Deniz olan Gülay bizi gülmekten kırdı geçirdi. Bu oyunda en başarılı oydu:) Elmas ise Hilal rolünden çok memnunda “oh be Hilal olmak çok güzel, çocuğum var , kocam var, zenginim, ben bu rolü çok sevdim” dedi durdu:) Bu oyun bütün gece sürdü ve çok keyif aldık. Ben biraz Ali’nin karizmasını çizdim:) Çünkü o çok ağır çocuk benim taklidimle biraz bu ağırlığını kaybetti:) Ali ilk etapta sadece benim ve Elmas’ın planladığı bu geziye dahil olan 3. Kişiydi. Daha sonra 7 kızın daha geleceğini duyduğunda pişman oldu ama iş işten geçti:) Ama iyi ki vardı çünkü başımızda bir erkeğin olması onun için zor olsa da bizim için çok iyi oldu:) Sokaktaki erkeklerin kötü bakışları bizden çok onu rahatsız etti. Fakat misafirperver ve güleryüzlü esnaf ısrarla onların kendilerinden olmadığını ve civar şehirlerden gelen insanlar olduğunu söyledi. Her yerin iyisi de , kötüsü de vardır. Yapacak bişey yok tabi. Yemekten sonra canlı türkü dinlenebilecek mekan aradık ki maalesef istediğimiz gibi bir mekan bulamamıştık. Zaten çoğu yer kış sezonu olduğundan kapalıydı. Bizde dar,tarihi taş sokaklardan geçerken harika çalan sanat müziğine kapılıp bir yere girdik. Mekan çok hoştu, biz terasında oturduk. Hafif yağmur yağınca şemsiye altında zahter çaylarımızı yudumlayıp,daha sonra da nargile yaktırdık. Yorgunluktan bitap düşmüştük ama olabildiğince günümüzü değerlendirmek için çok çaba sarfettik:) Gezerken bütün gün aradığımız yöreye özgü fıstıklı, kaymaklı katmer tatlısını sabah tüketildiğinden bulamamıştık. Ama peşini de bırakmaya niyetimiz yoktu. Ertesi sabah 6.15 de gelecek Havaş servisine rağmen 5 de kalkıp sokak sokak katmer aradık:) Fırınlar yeni yakılıyordu ve beklememiz gerektiği söyleniyordu. Sonunda Abdo usta 2-3 tane yapabileceğini söyledi. Siftağını bizimle açan Abdo ustaya umarım ayağımız bereketli gelmiştir. O bizi mutlu etti Allah da onu mutlu etsin:) Hedef belirleyen insanın elinden hiçbir şey kurtulmazmış:) Katmerimizi de yiyip İstanbul yoluna düştük:) 1 güne çok şey sığdırdık, çok keyif aldık, çok da güldük.
Ama Antepli olan Mehmet Barlas’ın değimi ile dünyanın en eski şehri olan tarihi Antep kentinde elbette gezilip görülmeye değer bir çok yer vardı bizim yetişemediğimiz. Ve tadılması gereken lezzetli bir çok yemek tabi ki:) Unutmayacağım hatıralarla dolu bir geziyi daha burada noktalarken, resimleri bilahere yayınlayacağımı bildirir, Aralık’da yapacağım Trabzon gezisinin hayalini şimdiden kurmaya başladığımı da bilmenizi isterim:) Sevgiyle…

6 Kasım 2009 Cuma

Hişt! "Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye" yi izledim...


Merhaba , dün akşam İclal ve Ülkü ile izlediğimiz ,Rahmetli Savaş Dinçel'in, edebiyatımızın önde gelen hikayecilerinden Sait Faik Abasıyanık'ın anılarından ve hikayelerinden uyarladığı "Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye" adlı oyunu Naşit Özcan'ın oyunculuğunda izledik. Sahnede Özcan'a Ömer Göktay müzikleri ve efektleri ile eşlik etti. Bu benim ikinci izlediğim tek kişilik oyundu. Diğeri de Yahya Kemal'in hayatının işlendiği "Kendi Gök Kubbemiz" adlı oyundu. Toron Karacaoğlu'nun oyunculuğu ile o oyuna da hayran oldum ki bu oyunda da Naşit Özcan'ın oyunculuğuna hayran oldum. Oyunun içine öyle bir çekti ki beni, oyun süresince mest olmuş yüz ifademle ve bütün dikkatimle izlerken inanılmaz bir keyif yaşadım. Edebiyatı okul yıllarımda çok seven ve o derste çok iyi olan ben bile tiyatro da öğrendiklerimle bu yazarları çok daha iyi anladığımı farkettim. Bu tür oyunların çoğalmasını can-ı gönülden dilerim. Bu oyunu defalarca izleyebilirim. O denli beğendim. Bu sezon izlediğim en güzel oyundu. Gerçi sezon yeni başladı ama bakalım bu beğenimi geçecek bir başka oyun olacak mı. Oyun bitiminde sahnede duran Abasıyanık'ın büstü çekiliş ile seyircilerden birine hediye ediliyordu. Bana çıkmasını çok istedim ki malesef büstü başkası kaptı:) Oyunu ilk sergiledikleri gün 65 yaşında emekli bir bayan öğretmene çıkmış büst, ki kadın tir tir titremiş sahnede büstü almaya çıktığında. Neden bu kadar heyecanlandığını sorunca Özcan, "15 yıl evvel Savaş Dinçel oynarken bu oyunu 7 kez büst bana çıksın diye geldim ama çıkmadı. Şimdi ilk gelişimde çıkınca çok şaşırdım" demiş:) Bu anı çok hoşuma gitti.Oyunda Abasıyanık'ın bir hikayesinde rahat etmek için insanların hapise girmek isteyişini yazmasından dolayı dünyayı toz pembe görüyorsun suçlamasıyla para cezasına çarptırılması ve başka bir hikayesinde kestane satan bir çocuğu birinin tekmelemesini yazması sonucunda karakola çekilip tekmeleyen adamın sorulması ve o çocuğu getirin okutalım denmesi ağlanacak halimize trajikomik anlatımdan dolayı esefle güldüm. Ah ülkem bu gibi ne anılarla dolusun değil mi:) Abasıyanık bir gün yurt dışına çıkacağında pasaport kontrolünde mesleği sorulduğunda "yazıcıyım" demiş, ispat istendiğinde eserleri bunu ispat olarak kabul edilmediğinde çalıştığı yayım şirketi firma yazar olduğunu onaylamayınca meslek hanesine "yok" yazılması da ayrı bir trajikomedi. Bir gün yabancı bir adam "Monşer sizin ülkenizde mesen (sanatçı dostu) yok" dediğinde "var efendim olmaz mı benim mesenim var" dediğinde adam şaşırarak kim olduğunu sormuş ve Abasıyanık "Anam" cevabını vermiş:)Ömrü boyunca yazarlığı annesi tarafından desteklenen ve hayatını sadece yazı yazarak geçiren Abasıyanık'ın bu durumu Haldun Taner'in edebiyatımızda başka iş yapmak zorunda kalmadan sadece yazarlık yapan tek isim olarak göstermesine sebep olmuş .Kısacası bu oyunu herkes mutlaka izlemeli efendim. Benden şiddetle tavsiye olunur:)
(Savaş Dinçel`in ya da Sait Faik`in diliyle... Hayatın önünden telaşla geçen bigane kalabalıklar!.. Siz martının dilinden anlamaz, köpeğin hikâyesini bilmez insancıklar... Siz hüznü neşe ile yormasını bilmeyen bezgin taifesi... Siz, bihaberler!.. Hişt!.. E, hişt!..)

Antep yolcusu kalmasın:)))

Merhaba, başlıktan da anlaşılacağı gibi Elmas ile birlikte aldığımız Antep biletimizin vakti yarın geliyor. Fakat iki kişiyken sayımız 10 kişi olmuş durumda:) Deniz,Saliş,Hilal,Rukiş,Ülkü,Gülay,Zeynep ve Ali de katıldı bize:) Küçük bir kebap turu düzenlemiş olduk böylece. İnşallah sağ-salim gider döneriz. Kısa bir gün de kebap ve baklava mı yiyeceğiz, yoksa çevreyi mi gezeceğiz bilemiyorum:) Bakalım ne kadarını yapabileceğiz:)
Dün akşam alttaki yazımda bahsettiğim gibi İclal ve Ülkü ile "Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye" yi izledik Reşat Nuri sahnesinde. İclal ile ayrıldıktan sonra hazır Eyüp'ten izin koparmışken Ülkü , İstiklal'e çıkıp yemek yiyelim diye düşündük. Tünel'e çıkarken Salih'in takıldığı cafede Salih'e rastlayınca, orada yemek yemeğe karar verdik. İçeride türkü korosundan çıkanların türkü söylediklerini duyunca hemen yemeklerimizi içeriye taşıyıp bu güzel sesli insanları dinledik keyifle. Salih de bir şiirle katıldı bu güzel dinletiye. En son bir bayan solo olarak benim tarzımda bir sanat müziği seslendirince keyfim doruğa ulaştı. Ülkü'yü evine bırakmak için gidince , orada da bir kahve içip kardeşimle eve geldim.
Çarşamba akşamı kuzen Musti'nin bebişini görmeye hastaneye gittim. Çok şükür bebişimizi annesinin yanına verdiler. Ama hala hastanedeler. İnşallah çıkacaklar . Hastanede tanıdıklarla epey vakit geçirip eve geldik o akşam.Gelince bol bol Antep'i anlatacağımı umut ettiğimden yazmadığım gün kalmasın istedim. Hadi şimdilik bana musade şekerler. Malum yolculuk var hazırlanmam lazım:) Gelince görüşürüz:)Selamlar...

4 Kasım 2009 Çarşamba

Konu: Yine günlerim:))

Merhaba, hafta ortasından ve soğuk havalardan sıcacık selam olsun tüm dostlarıma. Hem kış hissettirdi kendini hem de hastalıklar , son 2 haftada. Herkes grip, domuz gribi yaygınlaşıyor:( Annem de meyve yemeyen çocuklarına sürekli meyve suyu sıkıyor bu ara:) Elmayı bile sıkıp içiriyor bizlere. İnşallah şifayı kapmayız hiçbirimiz. Ben kapacak gibi oldum, ağzım burnum yara oldu burnum akmayınca ama bugün daha iyiyim şükür.
Dün akşam Zehra, Elmas ,Deniz ile toplaştık. Sonrasında da Elmas ve Deniz ile Polo'ya pasta yemeğe gittik. Eve geldiğimde sabahtan beri doğum haberini beklediğim kuzen Musti'nin kızı Asya epey zorlayınca annesini ve hala doğmadığını öğrenince geç saatte annem , Saliş ile hastaneye yanlarına gittik ki ne görelim bebeği apar topar kalp atışlarının yavaşlamasından dolayı sezaryan ile almışlar:( Solunum zorluğu çektiği için de hemen yoğun bakıma koymuşlar. Bu duruma çok üzüldük tabi. Berivan yavaş yavaş kendine geldiğinde ise hissettirmemeye çalıştık . Canım Musticiğimin moreli berbattı. Yavrum, Beri'ye mi koşsun, Asya'ya mı koşsun şaşırmışken üzüntüsü de cabası oldu. Onun hali içimi çok acıttı dün gece:( Gece yarısına kadar hastanede destek olmaya çalıştık. Annem kaldı , Saliş ile ben döndük . Bugün neyseki sevindirici haberi aldık. Şükürler olsun iyiye gidiyormuş ve annesinin yanına verebilirlermiş Asya'mızı. Allah dermansız hastalık vermesin, hiç bir anne-babaya evladının acısını göstermesin.
Pazartesi akşamı evdeydim. O gece Saliha ile çocuk gibi kavga ettik. Hanımefendi saat 11 de uyumak istedi, ben ise kitap okumak. "Işığı kapatacaksın" diye tutturunca annem ile babama şikayet ettim onu:) Onlar tabi ki beni tuttu. Tamam ışıkta uyumak istememesini haklı buluyorum, ama ben de okula başladım bu sene 229 TL harç parası ödedim, indirimden faydalanmak ve diplomalı olmak olsa da amacım ders çalışıp geçmem lazım:). Uzasın istemem ne olursa olsun. Bu konuda anlayışlı olması lazım bana da:( Ay bence ikimiz de haklıyız. Ama tabiki balık inadı Saliha'yı kazandırdı. Işığı söndürmek zorunda kaldım:( İnşallah tez zamanda evlenir de gider:))
Pazar günü evdeydim tüm gün. Hava çok kötüydü kışlıkları çıkarttım yerleştirdim ben de. Akşam Sevde ve Musti uğradı. Karşı komşu Yeliz ile girip çıkmalarımızı rutin olduğundan hiç yazmıyorum artık:))
Cumartesi sabahı bizde kalan Nilü ve yeğenlerle kahvaltı ettik. Sonra Fatma'ya gittim. Birlikte liseli grubumuzla buluşmak için Sevin'e gittik. Eşi bıraktı bizi sağolsun .Ama Ayşe için bu buluşmayı ayrı yazacağım:)) "Hala yazmamışsın biriktirip,araya sıkıştırcaksın di mi" diye sürekli sitem etti durdu kaç gündür. Onu kıracağıma, kafamı kırarım :)
Cuma akşamı Arzu ablam için bu kez Şazo'da buluştuk. Nilü, Musti, Beri, Yasin, Cem, Arzu ablam,Erim,Sevde,Saliha Salih kuzenler toplandık işte:) Tabu oynarken çocukluk arkadaşım Arzu orda olduğumu duyup kızı Dilruba ile gelmiş. Zilli Dilruba olunca tüm ilgi onda oldu. Öyle tatlı bir çocuk ki yaptığı cilveleri görünce insanın ağzı açık kalıyor:) Bizi çok yordu ama çok da güldürdü o akşam. Yazıma burada nokta koyup, Cumartesi'yi yazmaya başlayım vakit kaybetmeden ben:) Sevgiyle...

Sevin'deki buluşmamız...

Merhaba, Cumartesi'yi ayrı yazacağımdan bahsetmiştim alttaki yazımda. İşte o güzel gün:Önceden sözleştiğimiz üzere Sevin'de buluşacaktık ki o gün yağmur çok şiddetli yağıyordu. Hava da çok soğuktu. Kesin dedim kendi kendime firemiz çok olur bugün. Öngörümün isabetsizliğini ise gidince anladım:) Çocuğundan dolayı pek aramıza katılamayan Fatma o havada geldi mesela. Gerçi eşi Baki araba ile bıraktı bizi sağolsun ama yine de gelmesine çok sevindim. Yazı Antalya'da geçirdiğinden uzun zamandır da görmemiştim, çok özlemişim. Sevin'e vardığımızda Edirne'de yaşayan Büşra'nın tatili fırsat bilip İst'a geldiğini ve aramıza katılacağını duyduğumda çok şaşırdım. Uzun zamandır kendisini ilk kez görecektim. Sonra daha da şaşırdığım durum Esra'nın da katılacağını öğrenmem oldu. Esra biraz uzak oturduğundan hiç bir toplantımıza katılmamıştı çağırmamıza rağmen. Böyle bir havada gelmesi "bizlere niye gelmedin" diye sık sık ona kızmamıza sebep oldu:) O gün en çok yüklenilen kişiydi kendisi. Onu da yıllar var ki görmemiştim. Sonra İzmit'de oturan fakat en vefakar arkadaşımız Özge'de her şeye rağmen yeni doğmuş bebeciğini alıp gelmişti. Asım beyimizi de ilk kez görmenin mutluluğuna eriştik o gün.Çok tatlı maşallah. Küboşcuğum en erken gelenimizdi. Oğluşu Semih beyimiz her zamanki gibi formundaydı o gün:) Diğer çocukları epey hırpaladı sağolsun:) Grubumuzun iki canlısı Ayşe ile Meryemciğim de tüm sıkıntılarına rağmen gelmişlerdi. Yol ve hava şartları gelene kadar epey yormuş onları canlarım benim. Saliha'da o gün başka programları olmasına rağmen katılınca çok az fireli kalabalık bir gün geçirdik. Sevin cidden çok kısmetliymiş. Sevin'in ablası Sevinç ablanın yaptığı cevizli,bulgurlu ve kıymalı börek günün favori yiyeceğiydi. Herkes çok beğendi. Aslında her şey birbirinden güzeldi. Sevinç ablamın, Sevin'in ve annesinin ellerine sağlık. Sevinç abla da daha sonra aramıza katıldı ve övgülerimizi kendisine de bizzat iletebildik.O günün en çok konuşulan konusu doğum ve çocuklar idi. Eeee annelerin ve anne adaylarının bulunduğu bir grupta bu muhabbetin geçmesi kaçınılmazdı. Ben her türlü muhabbete katılabilirim hem çenemin düşüklüğünden hem de çok bilmişliğimden:) Ama Sevinciğim yazık hep sessiz kaldı bu durumda:) Neyse ev sahibesi olmak kolay değildi. Fakat kendisine 10 üzerinden 10 verdim. Cidden bizleri çok güzel ağırladı. Artık seni everebiliriz Sevin:) Gözüme girdin şekerim:) Şaka bir yana her şey için çok teşekkür ederim can dostum. Her zamanki gibi bu buluşmaların ardından sizin de aşina olduğunuz cümlemi tekrar edeceğim ben. Yine hiç bir şey anlamadım çünkü. Ay kızlar cidden ben sizleri çok seviyorum ve bu buluşmalar bana yetmiyor yaaa:( Hiç doyamadım yine size, ama sizlerle olmak çok güzeldi. Şu buluşmaların arasını biraz sıkı tutsak diyorum, Ne dersiniz?Ayşeciğim oldu mu şekerim, için rahat etti mi bu arada:)) Sevildiğini biliyorsun değil mi:) Yeğenime iyi bak tamam mı. Öpüldün kocuman...

3 Kasım 2009 Salı

"365 güne, 365 öykü"


Merhaba, babam geçtiğimiz aylarda bir kitap alıp geldi eve. Sofrada yemek yerken de kitabın isminden anlaşılacağı gibi içinde 365 güne yetecek 365 hikayeden oluşan kitabın ilk hikayesini okutturdu bana:) İlk hikaye hoşuma gitti ve her gece yatmadan çerez niyetine bu hikayeleri okuyup uykuya daldım. Bu alışkanlığımı kaybetmemek adına epey kalın olan kitabı kısa sürede bitirdim. Zaten çoğu bildiğim hikayelerdi. Açıkçası beni etkileyen çok iyi hikayeler de çıkmadı içinden. ama başladığım kitabı bitirmek adına sürdürdüm okumayı. Hikayeler alıntı, derleyen ise Nazlı Hilal Kızılkaya . Bu anlamda emek verildiğini söyleyemem. Ay benim de eleştirelliğim tuttu bugün:). Neyse sadece not düşmek adına yazdım. Sevgiyle kalın...

"KAFES"


Merhaba,geçtiğimiz hafta bahsettiğim gibi İclal, Arzu ablam, Erim ile birlikte Marıo Frattı'nin yazdığı 'Kafes' adlı oyunu izledik. Yazar anti-emperyalist dünya görüşüne sahip biri olarak oyunlarında bunu yansıtan biriymiş. Amerika'nın Irak'ı işgaline karşı oluşunu anlattığı'Körlük' adlı oyununu telif hakkı istemeden tüm dünya ülkelerine armağan etmiş . Bu bakımından benim gözümde bir kere yazarı çok değerli bir oyun izledik. Oyunu genç tiyatro kuşağı sahneye koymuş. Şehir tiyatrolarının genç oyunculara bu denli önem vermesi çok güzel. Oyunu kendi bakış açıma göre anlatmaya çalışayım. Oyundaki Christiano , dünyanın kötülüklerinden kaçmak ve kötülük işlememek için evlerinin ortasına bir kafes kurup orada yaşamaya başlar. Bütün ihtiyaçlarını bu kafesten çıkmadan giderirken aynı zamanda çok sevdiği yazar Çehov'u okur bol bol. Çehov'un eserlerinden ve görüşlerinden o kadar etkilenir ki yazdıklarını sayfa sayfa,satır satır ezbere okuyabilmektedir. Christiano, diğer insanları küçümser,onları cahil olmakla suçlar. Onunla da kafesin dışındakiler alay eder. Fakir bir ailede annesi,kız kardeşi ,ağabeyi ve yengesi ile birlikte yaşar. Evlilikleri kötü giden yengesine ilgi duymaya başlar zamanla. Daha önce her gün yılmaksızın kafesten çıkması için yalvaran annesi, bu durumu sezinleyip onun kafesten çıkmasına engel olur bu kez. Neyse burada keseyim ,daha fazla anlatmayayım. Ben Christiano karakterinden hoşlanmadım. Embesil biri, sorunlardan kaçmayı tercih etmiş biri. Oysa sorunsuz hayat olamayacağından savaşmayı yeğlemeli insan. Bu bakımdan zayıf bir karakter o. Hem insan tek bir kaynaktan da beslenmemeli. Okuduğu her şeyi tabu gibi gören karekter, okuduklarının dışında gelişen olayları da reddetmektedir. Sonra annesinin, ablasının çalıştığı bir evde çalışmaması, tuvaletini dahi lazımlağa yaparak kafesten çıkmaması da ayrı bir embesillik. Yani rolün hakkını oyuncu harika vermiş ben karakteri eleştiriyorum sadece. Oyuncuların hepsi birbirinden iyiydi doğrusu. Yönetmeni de çok gençti, bizim Nilü ile yaşıt:) Oyunda bir de yıllarını tiyatroya vermiş bir usta oyuncu vardı ki oyun onunla tamamlanmıştı, Hikmet Körmükçü . Biz oyunu,konusunu ve sahneye konuşul biçimini beğendik. Zevkle tavsiye ederim . Emeği geçenlere teşekkürler...