6 Kasım 2009 Cuma

Hişt! "Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye" yi izledim...


Merhaba , dün akşam İclal ve Ülkü ile izlediğimiz ,Rahmetli Savaş Dinçel'in, edebiyatımızın önde gelen hikayecilerinden Sait Faik Abasıyanık'ın anılarından ve hikayelerinden uyarladığı "Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye" adlı oyunu Naşit Özcan'ın oyunculuğunda izledik. Sahnede Özcan'a Ömer Göktay müzikleri ve efektleri ile eşlik etti. Bu benim ikinci izlediğim tek kişilik oyundu. Diğeri de Yahya Kemal'in hayatının işlendiği "Kendi Gök Kubbemiz" adlı oyundu. Toron Karacaoğlu'nun oyunculuğu ile o oyuna da hayran oldum ki bu oyunda da Naşit Özcan'ın oyunculuğuna hayran oldum. Oyunun içine öyle bir çekti ki beni, oyun süresince mest olmuş yüz ifademle ve bütün dikkatimle izlerken inanılmaz bir keyif yaşadım. Edebiyatı okul yıllarımda çok seven ve o derste çok iyi olan ben bile tiyatro da öğrendiklerimle bu yazarları çok daha iyi anladığımı farkettim. Bu tür oyunların çoğalmasını can-ı gönülden dilerim. Bu oyunu defalarca izleyebilirim. O denli beğendim. Bu sezon izlediğim en güzel oyundu. Gerçi sezon yeni başladı ama bakalım bu beğenimi geçecek bir başka oyun olacak mı. Oyun bitiminde sahnede duran Abasıyanık'ın büstü çekiliş ile seyircilerden birine hediye ediliyordu. Bana çıkmasını çok istedim ki malesef büstü başkası kaptı:) Oyunu ilk sergiledikleri gün 65 yaşında emekli bir bayan öğretmene çıkmış büst, ki kadın tir tir titremiş sahnede büstü almaya çıktığında. Neden bu kadar heyecanlandığını sorunca Özcan, "15 yıl evvel Savaş Dinçel oynarken bu oyunu 7 kez büst bana çıksın diye geldim ama çıkmadı. Şimdi ilk gelişimde çıkınca çok şaşırdım" demiş:) Bu anı çok hoşuma gitti.Oyunda Abasıyanık'ın bir hikayesinde rahat etmek için insanların hapise girmek isteyişini yazmasından dolayı dünyayı toz pembe görüyorsun suçlamasıyla para cezasına çarptırılması ve başka bir hikayesinde kestane satan bir çocuğu birinin tekmelemesini yazması sonucunda karakola çekilip tekmeleyen adamın sorulması ve o çocuğu getirin okutalım denmesi ağlanacak halimize trajikomik anlatımdan dolayı esefle güldüm. Ah ülkem bu gibi ne anılarla dolusun değil mi:) Abasıyanık bir gün yurt dışına çıkacağında pasaport kontrolünde mesleği sorulduğunda "yazıcıyım" demiş, ispat istendiğinde eserleri bunu ispat olarak kabul edilmediğinde çalıştığı yayım şirketi firma yazar olduğunu onaylamayınca meslek hanesine "yok" yazılması da ayrı bir trajikomedi. Bir gün yabancı bir adam "Monşer sizin ülkenizde mesen (sanatçı dostu) yok" dediğinde "var efendim olmaz mı benim mesenim var" dediğinde adam şaşırarak kim olduğunu sormuş ve Abasıyanık "Anam" cevabını vermiş:)Ömrü boyunca yazarlığı annesi tarafından desteklenen ve hayatını sadece yazı yazarak geçiren Abasıyanık'ın bu durumu Haldun Taner'in edebiyatımızda başka iş yapmak zorunda kalmadan sadece yazarlık yapan tek isim olarak göstermesine sebep olmuş .Kısacası bu oyunu herkes mutlaka izlemeli efendim. Benden şiddetle tavsiye olunur:)
(Savaş Dinçel`in ya da Sait Faik`in diliyle... Hayatın önünden telaşla geçen bigane kalabalıklar!.. Siz martının dilinden anlamaz, köpeğin hikâyesini bilmez insancıklar... Siz hüznü neşe ile yormasını bilmeyen bezgin taifesi... Siz, bihaberler!.. Hişt!.. E, hişt!..)

Hiç yorum yok: