28 Eylül 2010 Salı

Gap yolcusu kalmasın:)



Merhaba , hava atmak gibi olmasın ama yukarıdaki resimler yarın çıkacağım Gap turunda göreceğim yerlerden sadece ikisine aittir efendim:)))) Evetttttt sonunda gizemli Güney Doğu Anadolu'yu görebileceğim. Uzun zamandır hayalini kurduğum gezi , halen küs olduğum kız kardeşim Saliha 'nın bana doğum günü hediyesidir:) Ferhan yine haklı çıktın :) "Borcun olsa da sen durmazsın kızım,mutlaka gezersin" sözünde iyi ki haklı çıktın :))))) Ben bu Saliha'ya doğum gününde ne yapsam da hakkını ödesem aceba diye kara kara düşünceler sardı dört bir yanımı yaw. "Doğum gününde izledim sizi ,keşke herkes sizin gibi küs olsa" dedi Nurgül geçen gün bana:) Ben böyle bakmamıştım ama iyi ki böyle küsüm dedim Nurgül'ün sağladığı farkındalıkla:) Diyarbakır, Mardin, Antep, Antakya, Adıyaman, Kilis ve daha bir dolu gezilesi görülesi,yenilesi,içilesi yerlerden yaşadıklarımı çok uzun anlatacağımdan şimdilik Allah'a ısmarladık diyelim. Hoşçakalın...

YÜZYILLIK YALNIZLIK

Merhaba, daha önce kritiğini yapacağımdan bahsettiğim yandaki kitap kapağı, 1982 Nobel Edebiyat Ödüllü, Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık adlı romanına ait . Ülke Tv'deki Kafa Dengi programına konuk olan psikiyatr-yazar Mustafa Ulusoy , kitap tanıtımı köşesinde tavsiye etmişti bu kitabı. Tavsiye edilen kitapları not alır ve cüzdanımda taşırım, bir gün alıp okumak ümidi ile. Babam umre dönüşü evden dışarı çıkmayınca ve evde antidemokrat olarak hep haber programlarını izleyince ben odamda oturmaya başladım akşamları:) Birlikte yaptığımız tek şey Bloomberg TV'de yayınlanan Kelime Oyunu'nu izlemek :) Hepimiz çok iyiyiz kelime bulma konusunda maşallah, ama sanırım en iyileri benim:)) Aslında istediğim kanalı açtırabilme yetisine sahibim; ama hem babamı sıkmamak, hem de zaten huzursuz olduğum dizi seyretme eylemimden vazgeçmek için bu durumdan rahatsız değilim:) Bu vesile ile kitap okuma alışkanlığımı yeniden kazandığım için de çok mutluyum.

Kitabın konusuna gelince:

Romanın konusu yazarın çocukluğunu anlatmak isteyişinden doğmuş. 2 yılda kitabı yazdığını söyleyen yazar, 16 yılını bu kitabı düşünerek geçirmiş. Bu kitapta kalabalık bir aileyi, o kalabalıktaki yalnızlıkları, tarihin tekerrürden ibaret oluşunu, genlerin insan kimliğindeki rolünü, takıntıların verdiği zararı, şehevi arzuların doğurduğu kötü sonuçları okudum ben. Aslında bir dolu şey düşündüm okurken. En çok düşündüğüm ise "bu kitabı nasıl yazdı bu adam aceba" sorusu oldu:) Kurgusu zor,karışık,anlatımı farklı ,ilginç bir kitaptı çünkü.Sonra da hayretime şaştım:) "Adam Nobel ödülü almış, boşuna mı" diyerek:) Kitabın arka yüzünde yazar "Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız." diye yazmış. Kitabı okurken bu cümleleri hatırlayıp çok ürktüm. Çünkü kitapta asla tasvip etmeyeceğim,olmasını asla istemeyeceğim bir dolu olay da vuku bulmuştu. Eeee hayatta acı gerçekler de var maalesef.

Velhasıl-ı kelam okuyabilirsiniz , benden geçti bu kitap:) Ama önce hayatınızı okuyun dostlar. Okuyabilirsek şayet, anlayabiliriz. Anlayabilirsek şayet,anlamlandırabiliriz. Okumak, bakmak değildir. Okumak, farkına vararak yaşamaktır. Yaşanası güzel günlere...

Alperen okullu oldu...



Merhaba, iki hafta önce Alperenim okula başladı. Ben vakit bulup anca bahsedebiliyorum:( Yıllar ne çabuk geçiyor , ömür ne çabuk tükeniyor. Hayat büyütüyor adamı , istemesek de... Alperen'in büyüdüğünün bir türlü farkına varamıyoruz biz. Hep bebeksi tavırları olduğundan ,hep kucağa alıp öpüp,koklanacak ballığa sahip olduğundan mıdır nedir. Tabi bu düşüncemizde geç konuşmasının, geç çişini öğrenmesinin de rolü yok değil:)))) Teyzesinin balı mahallelerindeki okula yazdırıldı annesi tarafından. Ömer'e aylarca okul arayan ve iyi okulda okusun diye uğraş veren Nilü Hanım, Alperen'de aynı hassasiyeti "çok küçük, uzak okulda ilgilenemem" bahanesi ile göstermedi:) Zaten hep ilklerde özenilir . Neyse ki benim yeğenim her ortamda başarılı olacak kadar bana çekmiş:))))) Okula başladığında "Anneciğim ben bu okulu acayip sevdim" demiş. Hafta sonu bizdelerdi "Ya neden tatil var" diye yakındı durdu. Maşallah demeyi ihmal etmeyeyim zira sağı solu belli olmayan beyimizin fikri değişebilir. Zaten sınıflarında hiç güzel kız yokmuş:)Okula başladığı ilk gün resimdeki arkadaşı Barış ile tanışıp çok sevmesi ayrıca sevindirdi beni. Öğretmeni Nurcan Hanım'da çok cana yakın biriymiş Nilü'nün dediğine göre. İnşallah okul hayatında çok başarılı olursun canım yeğenim. İnşallah annene çekersin de zeki olursun. Ama annen kadar hırslı olma olur mu:) Az ışıkta uyumak zorunda kalmadım annen yüzünden,geceleri ders çalışıyordu da:) Ama en önemlisi hayattaki başarın bunu unutma. Hayatta her koşulda mutlu olmayı bilen,ahlaklı,sağlıklı,huzurlu bir birey olman ilk duam senin için. Vatanını seven ve koruyan , değerlerine sahip çıkan, tüm kötülüklerden uzak durmayı bilen inançlı,iradeli,ahlaklı ve sevgi dolu bir insan olarak yaşa inşallah. Seni çok seviyorum canım Alperen'im. Rabbime şükürler olsun ki Nilü gibi bir ablaya ve Ömer ile senin gibi iki harika yeğene sahibim. Eniştemin payını yadsımıyorum:) Ailecek her daim sevgiyle kalın...

23 Eylül 2010 Perşembe

Ömrüm uzun olsun,en az yazılarım kadar:))

Merhaba, hafta ortasında ne çok biriktirdiğim şeyin olduğunu farketmem, yazılarımı uzun tutmamam için vesile olur mu ,yazı bitince göreceğiz artık:) Zira klavye canavarı olduğumu kabul edecek kadar kendimi bilirim:)

Ben iyi miyim? Sanırım iyiyim, sürpriz doğum günü kutlamasından beri. Hatırlanmak,dostlarımı bir arada görmek ve pek tabi hediyeye boğulmak iyi geldi çatlamış ruhuma:)

Dün akşam kuzen Engin ve eşi Sevinç geldi bize. Yoğun çalıştıklarından ve uzakta oturduklarından çok nadir görüştüğüm kuzenlerimin, tek izin günlerinde bizi görmek istedikleri için nasıl sevindim anlatamam. Fakat geliş amaçlarının doğum günümü kutlamak olduğunu öğrendiğimde daha da sevindim ve mahçup oldum. Canlarım benim yaaa bu nasıl bir inceliktir böyle. Bir de hediye almışlar, onca yolu aşıp gelmeleri en büyük hediye oldu oysa benim için. Bu vesile ile Yiğit'i bol bol sevmem de ekstra mutluluktu. Çok teşekkür ederim Enginciğim ve Sevinçciğim,sizi çok seviyorum.


Salı akşamı bugün hastaneye yatıp,Cuma günü ameliyat olacak olan canım arkadaşım Ayşe'ye moral olsun diye toplaştık Elmas, Deniz, Saliş, Ayşe'nin ablası Esra ve yeğeni Yağız ile. O gün Ayşe'nin günüydü ne isterse onu yapacaktık ki Güngören'de kebap yemek istedi. Seve seve isteğini yerine getirdik:) Önce midelerimizi keyiflendirdik, sonra da Etiler'deki Kahve Dünyası'na gidip keyfimizi taçlandırdık:) İki farklı mekanda, hep aynı olan bizler bol bol neşelendik durduk:) Beni bir başka buldular dün kızlar. Çok özlemişler dünki halimi, "ne olur hep böyle kal, hep neşeli, hep gülümseyen, hep kendin gibi" diye yalvardılar resmen:) İyi de herşey Ayşe içindi. Onun moral bulacağı bir günde ben başka nasıl olabilirdim ki. Tabi ki en şakraban halimleydim :) Dün gece, geçen hafta Salı günü aldığım "Yüzyıllık Yalnızlık" adlı kitabımı da bitirdim. Maşallah bana:) Kitap kritiğini daha sonra yapacağım:) Lütfen bu hızla kitap okuma eylemime devam edeyim yaa. Bu sene (Yaprak Dökümü haricinde,belki onun bile fragmanları ile yetinirim:)) dizi izlememeye dair aldığım kararı şimdiye dek uygulayıp,o saatlerde kitap okudum. İnşallah kararım daim olur ve ben vaktimi boşa harcamış olmanın sancısını artık çekmem. Amin...

Pazartesi akşamı evdeydim. Kitap okuma eylemim sürdü tüm akşam.

Pazar sabahı Fatma ablanın davetlisiydik Rukiş ile kahvaltıya. Teşekkür ederim Fatma ablacığım davetin ve hazırladığın güzel mamalar için . Eve döndüğümde Yeliz bizim evde iş yapıyordu:) Annem Medişko'ya gitmiş, bize de evi temizlememizi salık vermişti:) Yeliz Medişko'ya gitmek isteyince bize yardım etti ; ki işimizi çabuk bitirip gidelim:) Nurcan kahve içmeye uğramış, o da yardım etti sağolsun:) Dört koldan işe girişince akşam üzeri işleri bitirip Medişko'ya gittik:) Öncesinde biraz mağaza gezdik. Medişko'da Kamile ve Müjgan da vardı. Medişko bizim gideceğimizi duyunca hemen bazlama açmış , harikasın Medişko seni seviyorum,ellerine sağlık. Çocukluk arkadaşımız Kamile ile eskilerden konuşup bol bol gülüştük durduk. Dönüşte Yeliz, Saliş ile semt meydanında kahve içtik, Deniz de katıldı bize.

Cumartesi günü liseden arkadaşım Ayşeciğime kahvaltıya gittik Fatma,Sevin ve Kübra ile. Mayıs tatilimde sakın ben gelene kadar doğurma dememe rağmen, beni dinlemeyip Ahmet Emin bebeği dünyaya getiren Ayşe'yi ve bebeğini görmek ancak o güne nasip oldu:( Mahcuptum,çok istememe rağmen bir türlü gidememiştim. Ahmet Emin bebek tahmin ettiğim gibi öyle tatlı,öyle harika ki bayıldım. İnşallah onu en güzel şekilde yetiştirmeyi nasip eder Allah, Ayşe'ye ve eşine . İnşallah güzel ve mutlu bir insan olur her daim. İnşallah hayat serüveni hayırla dolar. Bu grup beni çok keyiflendiriyor. O gün de keyfime diyecek yoktu. Sizlerin yanında kendimi çok iyi hissediyorum kızlar yaa. Bu kez tam kadro toplaşamasak da siz bana çok iyi geldiniz. Sizi görmek çok güzeldi. En kısa zamanda yine toplaşalım. O gün Sevin her zamanki inceliğini gösterip beni yine mahcup etti. Küboş ile doğum günüm için pasta almış ve yine sakın alma dememe rağmen hediye almış:( Bir gün dahi Sevin'in hediyelerine normal insan gibi teşekkür etmememe rağmen almaya devam etmesi de güzel yüreğindendir:) Sen öğrencisin neden alıyorsun diye her defasında paylamama rağmen söz dinlemez bir gönlü zengindir kendisi. Sevinciğim, o zengin gönlünün kıymetini bilecek bir eniştemiz olur inşallah. Seni çok seviyorum, hayatımda iyi ki varsın,çok teşekkür ederim sana. Ve elbette Küboş'a ve Fatmam'a... Son teşekkürüm de Ayşeciğime , bizleri ağırladığın için, hayatımda olduğun için teşekkür ederim sana arkadaşım. Aynı akşam Harbiye Cemil topuzlu Açık Hava Sahnesi'nde ücretsiz oynanan İBB Şehir Tiyatrolarının Devr-i İstanbul adlı oyununu izledik Eyüp, Ülkü, Fatma, Rukiş,Murat ve Fatma abla ile. 2. kez izlediğim oyundan aynı keyfi almama rağmen bazı izlenimlerimi aktarmak için kritiğini daha sonraya bırakıyorum:) Tiyatro çıkışı Rukiş'de kaldım. Arkadaşımla dertleştik bir güzel:)

Cuma günü İstiklal'e gidip dolaştım .

Perşembe günü özel bahsettiğim Salih'in çalıştığı cafede doğum günümü kutladık can dostlarımla:)

Çarşamba akşamı Yeliz eşinin şehir dışından arkadaşı geleceği için bizde kaldı. Aman yarabbim o nasıl misafirdi yaaa:) Sanki bunca yıldır çat kapı girişimizin hıncını almak için hususi gelmişti:)) İstediği kanalı açtırdı,çay, çekirdek, meyve , su ,vs . servisleri emrederek yaptırdı:)) Yatağını açtırdı ,ses çıkarmamamızı ve ışık açmamamızı yine emir kipiyle buyurdu:) Daha neler neler:) Bir daha Yeliz bizde kalmak isterse evde yokuz:))

Salı günü İstiklal'i çıkıp dolaştım . Malum üzgün ve süzgündüm:) Akşam eve geldiğimde ilk hediyemi Yelizciğim verdi bana. Bak bakayım olurmu dediği şey anneme olacağından bozulsam da:) bu inceliği için kendisine çok teşekkür ederim. Tüm kabalıklarına rağmen seviyorum ben bu kızı:))))

Pazartesi günü doğduğum gündü:) Ay bıktınız di mi bu günden:) Haklısınız kabak tadı verdim:) Bahsi kapatayım ama hediyeler gelmeye devam edebilir,hiç bir mahsuru yok:))))) Canım anneciğim ve babacığım sizlere beni dünyaya getirdiğinizve yetiştirdiğiniz için sonsuz teşekkürler...

Günler bitti de yazı kısa olmamış:))) Yok yaaa ben uslanmaz bir yazı severim,yapacak bir şey yok:))) allahım yazılarım kadar ömrüm de uzun olsun hayırlısı ile. Amin...

22 Eylül 2010 Çarşamba

Sana Sonsuz Kala...

Merhaba, bloglarımız sayesinde tanıştığım ve dostluğumuzun bir ömür süreceğini umduğum Hamiyetciğimin bloğunda kendi yazdığı bir şiire rastladım. Her yazısını,şiirini beğendiğim arkadaşımın bu şiirini de çok beğenince kendisinden izin isteyip bloğumda paylaşmak istedim. Canım arkadaşım da beni kırmadı. Hamiyetciğimin bloğu benimkine benzemez çok dolu, çok içerikli ve edebidir. Hala bir kitap çıkarmasını dört gözle bekliyorum ki yazdıklarını daha çok kişi okuyabilsin. İnşallah bir gün bu müjdeli haberi bana verir. Şekerciğimin yüreğinden kopanları okumak isterseniz işte blog adresi: http://hamiyetakan.blogspot.com/

Eminim benim gibi sizin de yüreğinize dokunacaktır Hamiyet. Her daim -senin tabirinle- ruhunun içine periler kaçsın e mi:) Seni seviyorum...

uykusuzluğun
tecavüzüne uğrayan
gecelerim var benim
her yanı paramparça

içinde yitik bir benlik
yarını koparılmış takvim
ucuz bir giysi gibi sırtımda
yamalı geçmiş

ve bir intihar timi
anılar kentinde
toplu katliama bekçi

izin versem bilirim
geri dönüş olmayacak
biri nefreti üfleyecek suratıma
nefesim tıkanacak

olmuyor gülüm olmuyor
nefret kisvesi
bu bedene yakışmıyor

bakışları sen olanın
giydiği libas yine sen oluyor

ama can ile yoğrulan
divane şu gönül
ha kırıldı ha kırılacak
artık dayanmıyor

Hamiyet Akan

17 Eylül 2010 Cuma

Sizi çok ama çok seviyorum...






İyi ki siz varsınız,iyi ki...

İYİ Kİ VARSINIZ!

Merhaba,Pazartesi günkü önce kendimi bizzat kutladığım doğum günüm, "teknoloji çıktı mertlik bozuldu" diye yakındığım bir kutlama merasimi ile son buldu. Evet, hemen bütün dostlarım kutladı ama ya sms ile , ya msn den, ya da faceden. Oysa o gün işe geç kaldığım halde üşenmeden çok şık olmaya çalışmıştım ben, bir sürpriz umarak. Her yıl "doğum günü kutlamalarını sevmiyorum" diye uyardığım yakınlarım ,bu uyarıma rağmen mutlaka kutlarlardı çünkü. Meğer ben doğum günümde hatırlanmaktan hoşlanıyormuşum. İş yerimde bir hareket olmayınca eve gittim, annem mutfaktaydı, bu kez de evde bir sürpriz bekledim ki gene yoktu.O gün Salih'in çalıştığı cafedeki Asu'nun da doğumu aynı güne rastlayınca tebrik için onu aradığımda Salih'in ona pasta aldığını öğrendim ve içten içe bozuldum hatta kıskandım sanırım:). Asu en güzel jestlere layık elbette ,bu bana yapılmayana bozuluşumdandı:) Babam yemekte doğum günümü kutladığında doğumumdan bahsetti, bir Ramazan günü Cerrahpaşa'da gelmişim dünyaya. Hiç yormamışım onları, çabucak gelivermişim:).Fırlama mıyım neyim:) Babam bunlardan bahsederken hatırlanmayışımın burukluğu ile "keşke gelmez olaydım" diye iç sesimle isyan edip durdum:) O akşam Saliha ben uyuduktan sonra eve geldi. En çok ondan bekliyordum kutlanmayı. O kutlamalara çok önem verir zira. Hatta saat 00,00 oldu mu ilk o kutlar herkesi. Geçmiş doğum günlerimi unutamıyorsam,sayesindedir. Bu kez ilk kutlayan canım kuzişim Rukiş oldu. Saliha ise , doğum günümün ertesinde faceden bir kutlama mesajı yazdı sadece. Biz hala küsüs kardeşimle, fakat küslüğün etkisi yansımazdı bizde böyle şeylere. Bloğumda okuduğunuz gibi biz konuşmasak da hep biraradayız, birlikte gezer, hatta bazen birlikte uyuruz:) Sanırım en çok onun tutumu beni üzdü. Düne kadar bende uzun zamandır zaten mevcut olan melankolik hava nasıl arttı anlatamam:)

"Yıllar geçtikçe kıymetleniyor doğulan günler. Beklemeye başlıyor, bir önceki yıla göre kaç kişinin hafızasında yer edildiğini düşünüyor insan, aranmak istiyor, gülmek istiyor, komik cümleler, neşeli sesler, bilmiyormuş gibi davranacağı sürprizler bekliyor insan. Kim inkar edebilir bunu şimdi? Çünkü yaş ilerledikçe , yanında, yakınında olanları bilmek,görmek istiyor insan,gerçekleri görmek istiyor"

Bu cümleler bir blogtan alıntı. Çok harika bir yazıdan sadece birkaç cümle. O gün durmadan okudum "İyi ki doğdum mu? başlığı altındaki yazıyı. Ne çok düşüncelerimle özdeşleştirdim bu cümleleri.

Çarş günü arkadaşım Rukiş aradı. Sesi kötüydü "ne oldu" dedim , "canım sıkkın" dedi, "anlat" dedim "şimdi müsait değilim yarın buluşlalım mı hem sinemaya 2 bilet aldım birlikte gireriz " dedi. "Tamam" dedim ve dün sözleştiğimiz gibi Rukiş ile buluştum. Buluşmadan önce komşu şirkette çalışan Saliha ile durakta rastlaştık,arkadaşı ile buluşacağını söyledi. Şişhane'ye kadar birlikte gittik ve ayrıldık.Rukiş ile buluşunca bir an evvel wc sini kullanmak ve acıkan karnımı doyurmak için bir yere girmek istiyordum ki Rukiye ısrarla İstiklal'de yürümek istedi. Hatta öğretmen evinde yiyelim yemeğimizi dedi. Çalıştığı yer öğretmen evine çok yakın olan Salih'i görmek istediğini söylediğinde "ben ona gıcığım facede tartıştık görmek istemiyorum" desem de "ben göreyim çok özledim" diye götürdü beni. Gider gitmez de Salih ile facede kaldığımız yerden başladım tartışmaya:)) Salih ısrarla "bi dakka gelsene abla" diye içeri çekmek istedi beni. 2. ısrarının sonunda jetonum düştü ve "ne var sürpriz mi var" dedim:)

Geç kalmıştım, geç kalmışlardı:) Bazen geç gelen şey daha kıymetli, daha tatlı olur ya işte benim bu yılki doğum günüm de çok tatlı bitti:) Kapıdan baktığımda en sevdiğim arkadaşlarım ,kuzenlerim ve kardeşlerim hep bir ağızdan "iyi ki doğdun" dediğinde hüznümü,sevincimi ve hayretimi anlatmama gerek yok sanırım:) Şaşkınlıkla bakarken gördüğüm her simayı seçtiğimde "aaa şu da burda" diye sevincimi katlayan Nurgül, Aysel, kuzen Rukiş, kuzen Ülkü ve kuzeni Fatma ,ilkokul arkadaşım Fatma( ki onun da doğum günü o gündü,kutlu olsun arkadaşım,gelişin çok anlamlıydı), lise arkadaşım Fatma, Nilü, Saliha, Hilal, Aylin, Gülay, Elmas, kuzen Ayşe ve Ahmet, Nurcan, Zeynep, komşu iş arkadaşım Saliha ile Nilüfer, Deniz, Birsen, beni sinemaya götürecek olan dershane arkadaşım Rukiş :), canım kardeşim Salih hepinizi çok seviyorum, hepiniz canımsınız ve iyi ki varsınız. Her ne kadar yaşlanıyor olmaktan mı,yoksa melankolizm akımından çıkamamaktan mı bilmem bu sıra sitemime muhatap olsanız da her daim dediğim gibi siz -ve Saliha'nın ya ulaşamadığı, ya da mazereti sebebi ile gelemeyen- canım arkadaşlarım hayatımdaki en büyük değer ve talihsiniz. Hazinemi sorsalar ailem ve dostlarım derim tereddüt etmeden. Bundan daha değerli bir hazine mi olur insan hayatında. "İnsan oğlu nankör" sözü boşa söylenmiş bir söz değil maalesef. İşte bazen nankörleşiyor ve değerlerimi unutabiliyorum. Hatırlattığınız için binlerce kez teşekkür ederim sizlere. Ama en çok Saliha'ya...

Evet bu organizasyonun da baş kahramanı Saliha'imiş. Evet hala küsüs. Evet hiç bir zaman bu küslükten memnun olmadım, hatta bana çok sıkıntı veriyor. Evet ilk kez inat ettim . Evet gururuma yeniğim. Fakat en büyük "EVETTTT" cevabım :"Dünyadaki en değerli varlığım kardeşlerim" oluşuna dair, her daim... Evet onu, Nilü'yü ve Salih'i çok ama çok seviyorum. İyi ki varsınız canım kardeşlerim, iyi ki dünyaya getirdiniz beni ve kardeşlerimi canım anneciğim ve babacığım. Elbette iyi ki yarattın bizi sevgili Allah'ım. En büyük teşekkürüm Sana. Sen bana bütün bu güzellikleri bahşeden Allah'ım sana sonsuz teşekkür ve şükür...

15 Eylül 2010 Çarşamba

"İçimdeki Cennete yolculuk..."

Merhaba, canım Seyhancığım beni bir gün Ümit Meriç'e benzetmişti.Tevafuk ki İst'daki kitaplarını İclal'e toplatırken 'İçimdeki Cennete Yolculuk' adlı Prof.Sosyolog Ümit Meriç'in kitabını bana hediye etmesini istemiş. Nette karşılaşıp kendisine bu güzel hediyesi için teşekkür ettiğimde "Bloğunda, okuduğun dandik kitapları görünce düzgün bir kitap oku istedim" diyerek terbiyesizliği de elden bırakmadı:)))) Halt etmiş o bir kere:) Velhasıl Ramazan ayında sahura kadar uyumadığım vakitlerde bana hocalık yapan bu kitap,annemin her şeyi unutması ile kaldırıldığı yer unutulduğundan tadı damağımdayken yarım kalmıştı. Sonra benim aramalarıma dayanamayıp çıktı ortaya. Belki de okuduklarımı sindireyim diye kendi saklanmıştır da ben annemin günahını almışımdır:) Son yıllarda çok sevdiğim kitap okuma eylemini ihmal etsem de her daim bu konudaki açlığım zihnimi rahatsız eder durur. Evet çok sevsem de kitap okumayı, çok az kitaptan fazlaca etkilenir ve o kitabın üzerine bitirir bitirmez hissettiklerimi yazarım. İşte bu kitap da onlardan biri. Kesinlikle tavsiye ederim. İşte kitaba düştüğüm not :

"Tarih: 04/09/2010

Ramazan ayının sonlarına doğru bu kitabı bitirdim. Bu kitap bir harika! İlk işim tüm sevdiklerimi arayarak bu kitabı alıp okumalarını tavsiye etmek olacak. Bana güvenen, beni önemseyen tüm dostlarımdan ricam bu kitabı okumalarıdır. Kişilik olarak ben insan kardeşlerimi önemsiyorum, saygı duymayı bilen insan kardeşlerime saygı duyuyorum ve onları seviyorum. Herkesi dinlenmeye değer buluyorum. Fakat bazıları var ki dinlenmeye bir başka değiyor. Hayatını önce ilim, daha sonra ise ilim ve irfan ile geçiren Ümit Meriç'in de onlardan biri olduğunu bu kitabı okurken anladım. Bilgisi, birikimi, gözlemleri, bakış açısının genişliği, gönlünün zenginliği, iman ile taçlandırdığı fikirlerindeki evrensellik beni kendisine hayran bıraktı. Seyhan , belki tip olarak benzetmişti beni ama ben fikren de çok yakın buldum kendisine kendimi. Çoğu okuduğum fikirlere ise henüz erişememiş olmanın hüznünü yaşarken, erişme isteği ve ümidi yeşerdi bir yandan da zihnimde ve gönlümde.

Şimdi ben de biliyorum ki içimde bir Cennet var ve ben o Cennete ulaşmak için yola çıktım.

Teşekkürler Ümit Meriç! Yitirdiğim , zayıflayan ya da hiç oluşmayan yanlarımı farketmeme vesile olduğunuz, farkındalığımı arttırdığınız için... Çok şey için...

İçselleştirmem duası ile..."

14 Eylül 2010 Salı

Orda bir köy var uzakta,o köy benim köyümdür...

















Merhaba yukarıdaki resimler ilk kez bayram geçirdiğim köyümden. Mavi cumbalı ev babannem ve dedemden yadigar kalan evimiz. Köyümüzün türbesi, bayram sabahı namazdan sonra bayramlaşma merasimi, Toros dağları, vs.

Kendi makinem olsa daha ne resimler çekilecek güzellikler var. Şimdilik bunları kaydedeyim .

Resimlerin üzerini tıklayarak büyük hallerini görebilirsiniz.

13 Eylül 2010 Pazartesi

İyi ki doğdum bence ben:)

Hayırlı günlerde:) ...

Merhaba, bugün benim doğum günüm:) Evet ihtilal ertesi çocuğuyum ben:). Hep derim ya doğumunla 13 rakamına adfedilen uğursuzluk inancı kalkmış diye:) İşte o gün, bugün:) En güzel doğum günü hediyesini de dün akşam referandum sonucu ile aldım. Çifte kutlama yapıyorum bugün. Maalesef siyasallaştırılan, parti yanlısı veya karşıtı olmaktan kurtulamayan bir referandum yaşadık. Neyse ki akl-ı selim galip geldi ve ülkem için özgürleşmelerin kapısını aralayacağını umduğum bir sonuç çıktı ortaya. Umarım bundan sonra her şey daha güzel olur. Umarım bundan sonra yaşamımızda ve anayasamızda haksızlıklar ve aksaklıklar en az seviyede seyreder. Artık, ihtilalsiz yaşayacağımız günlerin özlemini duyan bir kararın verildiği günün ertesi günü doğmuş biriyim:)

Bu arada geçmiş bayramınız mubarek olsun dostlar. Gökhan Özcan'dan alıntıladığım tebriğimi yineliyorum "Yüreğine bayramlıklar giydirmiş herkesin bayramı mubarek ola..." Allah tekrarına eriştirsin hepimizi inş...

Ben bayramda memleketimde Antalya'daydım. Ani bir kararla, plansız gittik annem,Zübeyde teyzem ve teyzemin damadı Eyüp ile. Ben dünden geriye başlayarak anlatayım en iyisi de karışmasın biriktirdiklerim:)

Dün oyumu kullanmak için İst'a döndüm. Bu kez yolcu sayımız fazlaydı Ülkü ve kızı da vardı. Bütün gün evdeydim yol yorgunluğundan kurtulmaya çalışıp,dinlendim. Mediha teyze, Yeliz , Melahat teyze uğradı bir ara. Ülkü,Eyüp ve Zübüş teyzem de bizi bıraktıklarında oturdular birlikte çay içtik, Salih'in şakrabanlıkları ile güldük:)

Cumartesi sabahı erkenden yola çıktık Asuş teyzemin hazırladığı ve birlikte son kez yaptığımız kahvaltının ardından. Teyzemin bizi uğurlarken akıttığı gözyaşları içimizi acıtsa da "yine geliriz" temennileri ile ayrıldık köyümüzden. Teyzeciğim ve enişteciğim sizi çok seviyorum, her şey için size çok teşekkür ederim. Konya'dan geçerken Mevlana Hazretlerini ziyaret edip dua etmeyi ihmal etmedik. Elbette etli ekmek yemeği de:) Annem ile teyzemin bolca konuşmalarını saymazsak güzel bir yolculuktu:) Konuşacak bir şey bulamadıklarında tabela okudular düşünün:)) Allah 3 kardeşe de bolca çene vermiş. Ama sorsanız hepsi en az kendinin konuştuğunu iddaa eder:) Allah Eyüp'e de sabrı isminin hürmetine bol vermiş doğrusu:) Her geçtiğimiz yerin neresi olduğunu sormanın dışında ,her gördükleri şeyi almak için de durmak istediler:) Başım şişse de sizi çok seviyorum anneciğim ve teyzeciğim. O gün akşam saatlerinde İzmit'de trafiğe yakalanınca Eyüp'lerin Maşukiye'deki yazlık evlerine saptık ve geceyi orada geçirip sabah İst'a döndük. Dinlenmiş de olduk,iyi oldu doğrusu.

Cuma günü öğleden önce bol bol bisiklete bindim sağlı,sollu kavak ağaçları ile sıralı olan köy yolunda. Bisiklete binmeyi çok özlemişim, ne güzel bir keyifti yaw:) Köydeki günlerimde bu eylemi sık sık yaptım .Öğleden sonra da teyzemler, annem, Eyüp, Ülkü ve fatma Nil ile önce civar köylerden biri olan Ormana'da eski ahşap köy evlerini gezdik,mutasavvıf ve şair Al-i Zelili 'nin türbesini ziyaret ettik, oranın ünlü keçi etinden yapılmış köftesini tattık fakat çok gezemeden hastalanan teyzemi Akseki'ye hastaneye götürmek için oradan ayrıldık.Hastanede ağrı kesici iğne yapılınca teyzem kendine geldi. Akseki'de dondurma yedik sonra. Sonra da yine civar köylerden biri olan Bademli köyüne, Akdağ'a sac kavurma yemeğe gittik. Birgün önceki tavsiyem üzere Ferhan'lar da ailecek gelmişlerdi oraya. Gerçekten güzel bir yerdi ve güzel bir lezzetti. Dönüş yolunu teyzoşlarla şarkılar, türküler söyleyerek geçirdik. Ama bizim için gün bitmedi:) Elmas'ı da alıp çeşme başında ateş yakıp Türk kahvelerimizi içtik, ateşin közüne de patates gömdük. Ramazan da katıldı bize. Anılardan bahsederek bol muhabbetli ve kahkahalı geçirdik son gecemizi köyümüzde inanılmaz derecede güzel görünen yıldızların altında. O gece elveda ya Şehr-i Ramazan dediğimiz , içimizde buruk bir hüznü barındırdığımız, bir dahaki seneye daha iyi değerlendirmeyi ümit edip,bu sene dilediğimizce değerlendiremediğimizin bilinci ile edindiğimiz suçluluk duygusu ile yolculadık Ramazan'ı:( İnşallah seneye sana erişir,ve senin kıymetini daha çok biliriz Ramazan. Yine gel e mi güzel ay.

Perşembe günü eniştem bayram namazına gittiğinde erkenden kalkıp Ülkü ile muazzam bir kahvaltı sofrası hazırladık. Eee uzun zamandır malumunuz kahvaltıya hasret gitmiştik:) Kahvaltının ardından gelen giden eksik olmadı teyzemlere. Eniştem çok sevilen biri ,dolayısı ile eksik olmuyor hatır soranları. Bize de misafiri en güzel şekilde ağırlamak düştü. Benim ruhumda köy hayatı barındığından gider gitmez üzerime geçirdiğim şalvarı o gün de çıkarmamıştım Allah'tan, çok rahat bir şekilde servis yapabildim:))) Daha sonra köyde tamamladığım hatmimi bağışlamak üzere annanemin mezarını ziyaret ettik Ülkü ve Eyüp ile. Hayatımda ilk kez geçirdim bayramı köyde ben. Dolayısı ile ilk kez bir bayramda annanemin yanı başında oldum. Buna her bayram annanemi düşünüp üzülen annem sevindi en çok. Sanırım o mezarlığı gelene kadar her gün aşındırdı durdu. Umarım bizi görmüşsündür annaneciğim. Seninle çok uzun yıllar yaşayamasam da annemin ve teyzemlerin annattıkları ile seni çok seviyorum. Mekanın Cennet olsun inş...O gün biz de sonunda evden çıkmayı başarıp önce annemin amcası Emin amcayı ziyaret ettik. Sonra teyzesi Hayriye teyzeye gittik , kapıdan uğrayıp bir kaç tanıdıkla da bayramlaştık, sonra köyümüzün türbesine çıktık, bolca dua ettik ve tepeden köyümüzü seyrettik . Fatma ve eşi Baki'de geldi türbeye. Dönüşte köyümüzün piknik alanlarından birine gidip scrabeel oynadık hepberaber. Daha doğrusu annem ve teyzem scrabeele oynamayı öğrendiğinden onlar oynadı biz seyrettik:)) Annemin artık scrabeele maceraları da var, bir başka yazı konusu olacak:)) Dönüşte ziyaretlere devam edip önce babamın teyzesi Habibe teyzeyi ziyaret ettik. Ferhan'lar da gelmiş İst.'dan , çok sevindim onu gördüğüme. Dolayısı ile en uzun misafirliğimizi orada yaptık:) Birlikte bolca muhabbet edip,yemek yedik. Sonra da annemin diğer teyzesi Ayşe teyzeyi ziyaret ettik. Gün bitti mi hayır:) Gene Eyüp,Ülkü, Ramazan ,Selahattin ile çeşme başında ateş yakıp közde pişen Türk kahvelerimizi yudumlayıp muhabbet ettik. Aslında muhabbet biraz hararetliydi o gece. Ramazan ile bol bol referandumu tartışıp durdum:) "Karabülle (Eniştemin lakabı) seni nasıl evinde barındırıyor" dedi bir ara:) Dedim orası teyzemin evi:)) "Vallahi gece molotof kokteyli atcam" dedi hatta hırsını alamayıp ; ki ben eniştemin odasını tarif ettim ona:))) Çok keyifli,çok atışmalı bir sohbetti. İlahi Ramazan sen beni tanımamışsın, benle başa çıkmak zordur zor:) Canım eniştem bile odayı terk eder gene benimle tartışmaya girmez :) O gece sonradan Ferhan ve eşi Kadir ağabey de katıldı bizlere. Gene yıldızların altında güzel bir gece geçirdik.

Arefe günü tüm Ramazan olduğu gibi yatarak geçirdim bütün günümü:) Ramazan'ın son 3 günü köydeydik ve ben hep bu şekildim:) Teyzemler ve annem çok üzüldü halime hastayım sandılar ama ben oruçtum sadece:) İftar saati kalkıp hep birlikte belediyemizin verdiği iftar yemeğine katıldık. Yemek top sahamızda oldu ve neredeyse tüm köy oradaydı. Tabi civar köylerden gelen protokol ahalisi de:) İftar sonrası Seydişehir'den gelen ekip tasavvuf musikisi ziyafeti çekti bizlere. Semazenler de sema gösterileri ile gönlümüzü okşadı. Biz gösteri sonrası köyümüzün çay bahçesine gittik annem,Ülkü ve Eyüp ile. Çardakta çay içip, okey oynadık ki Fatma ve eşi Baki scrabeel ile gelince bilgisayarda sık oynadığım oyunun gerçeği ile ilk kez tanışmış oldum:) İşte benle birlikte annem de tanışınca olanlar oldu:) Dedim ya başka bir yazı konusu :) Biz annemi eve bırakınca Ülkü ve Eyüp dondurma yemeğe çıktık tekrar dışarı, ayrıca bir başka çeşme başına gidip su içip döndük:)

Salı günü ben gene yatarak geçirdim günümü:) O gün bir başka kötüydüm. Akşam köy halkının birinin verdiği toplu iftar yemeğine katılmak için kalktım yataktan. Sonra da son teravihi kılmak için camiye gittim. Sonra gene yatağıma döndüm:) Allah bir daha yaşatmasın öyle günler. Amin...

Pazartesi tam gün yatamadım:) Zira eniştem bizi dereye pikniğe götürdü. Harika bir yer orası,aynı zamanda alabalık çiftliği. Su sesini dinleyerek dinlendim doğrusu. Teyzem iftar için harika bir sofra kurdu orada bize. Derenin buz gibi suyuna ayağımı sokup kendime geldim ben de. Ayrıca eniştem bize alabalık yaptırdı. Güzel bir iftar sofrasında ailemle güzel bir iftar açtık. Dönüşte uzun zamandır köyde olduğundan göremediğim Fatma'yı görmeye gittim . Çok özlemişim canım arkadaşımı.

Pazar günü kandildi. Geçmiş kandilinizi de kutlarım bu arada. Kutlama yapamasam da tüm dostlarım duamdaydı o gün. Sabah erkenden tek kaldığım dersim için sınava girdim,çalışmasam da ya tutarsa ümidi ile:) Nurgül ile aynı yerde İstanbul Üniversitesi'nde girdik sınava. Eşi bıraktı bizi sağolsun. Sınav dönüşü hemen eve geldim ve köye gitmek için yola çıktık. Harika bir yolculuktu. Uzun zamandır ilk kez özel araçla çıkmıştım uzun yola. Yeni yerler görmeye bayıldığımdan bir gece önceyi sıfır uyku ile geçirsem de neredeyse hiç uyumadan etrafı seyrettim durdum. Ayrıca bol dua da ettim mukaddes günün önemine binaen. İnşallah kabul olur... Köye yaklaştığımızda annemlerin çocukken her geliş,gidişlerinde durup su içtikleri Şakiroğlu çeşmesini görünce teyzem çığlık attı sevinçten. O karanlıkta nasıl gördü bilmiyorum ama hemen durduk ve şifa niyetine su içtik çeşmeden. O an köyün önemini idrak ettik yıldızları farkına varıp ,temiz doğa kokusunu içimize çektiğimizde.

Cumartesi günü ablamın kayınvalidesine davetliydik.Annem,babam,Saliş,İbrahim ağabey,Salim ağabey,Serap, ablam, eniştem ve çocuklar da vardı. Ellerine sağlık Fadime teyzeciğim. Dönüşte eve gitmedik biz Saliha ile her Cumartesi olduğu gibi Elmas ve Nurcan ile buluştuk Eyüp Sultan'da. Birsen ve Aysel de katıldı bize. Oradan Beyazıt'a geçtik. Sahur vakti gelince de her zamanki sahur mekanımıza gidip sahurumuzu yaptık neşe içinde.

Cuma günü Nurgül 'de iftardaydık Birsen, Aysel, İclal, Mücella ,annem ve çocuklarile. Nurgül terasına iki masa kurmuş ve harika bir sofra hazırlamış bizler için. Hem de o gün doğalgazı çalışmadığından tek ocak ile yapmış bütün bunları. Hayret ettim o kadar çeşidi nasıl yetiştirdiğine. Hamarat arkadaşım benim bize su böreği bile açmış,enfesti ellerine sağlık. O gün yaptığım iftar en güzel iftarlarımdandı. Teras manzarası ile gözlerimize,yemekleri ile midelerimize, misafirperverliği ile de gönlümüze hitap etti gene Nurgül. Seni seviyorum Nurgülcüğüm,teşekkür ederim her şey için. Bu kadro ile olmak her daim bana mutluluk veriyor.

Perşembe günü İclal'deydim iftarda. İclal ve babasının yaptığı yemekler yine çok güzeldi. İftar sonrası semtlerinin işlek caddesinde mağazaları gezdik,yediklerimiz erisin ve laf olsun diye:).Sahura kadar da bol muhabbetli bir gece geçirdik arkadaşımla.Şimdi ise İclal'e küsüm ben:( Gap turu planımız aylardır vardıki o yan çizdi:( Ben onsuz gitmek istemiyorum çünkü o çok harika bir yol arkadaşı idi:( Dönekliğinden dolayı küstüm ona:(

Çarşamba günü Belgüzar teyze,Ayşe,Ertan ağabey ve Zübüş teyzem iftarda konuğumuzdu. Bu kadroyu da çok seviyoruz ailecek:) Bol muhabbetli güzel bir akşam geçirdik. O gece teyzoş bizde kaldı.

Çok uzun bir yazı olduğunun farkındayım ama günler çok birikmişti. Atlamak da olmazdı:) Hayret ki hatırladım neredeyse tümünü:). Tabi özetti bütün bu yazdıklarım:) Ayrıntılar başka yazı konularına inş:)

Hoşçakalın...

1 Eylül 2010 Çarşamba

Ramazan'da 3 hafta blançosu...

Merhaba, 3. hafta da gitti Ramazan'dan. Bitiyor olmanın burukluğu sardı dört bir yanımızı. Mucize ay , mubarek ay, son 130 yılın en sıcak yazına gelmiş olsa da , zorlasa da harikaydı Ramazan'ı yaşamak. Yaşayabildik mi, işte orası Allah'u alem. Yaşananlara gelince:)

Dün akşam iftar soframızın konukları annemin kuzeni Durdu abla, Neslihan, Emine, Apdullah , Ömer bebek ve Eyüp idi. Misafir davet ettiğimiz günler benim için biraz yorucu geçiyor. İşten çıkar çıkmaz eve gidip annemin hazırladığı mamaların son rutuşlarını yapmak, salataları yapmak ve sofrayı hazırlamak benim işim. Sonrasında da tüm servisler ve bazen sahura kadar süren mutfak temizliği işi:) Elbette emeğin en büyüğünü annem veriyor. Özellikle bu sıcaklarda hele hele oruçken mutfağa girip yemek hazırlamak çok zor .Allah anneciğimin ve tüm ev hanımlarının yardımcısı olsun.Amin...

Pazartesi günü Zafer Bayramı dolayısı ile izinliydim. İznimi evde temizlik yaparak geçirdim:) Sanırım annem resmi tatilleri benden çok seviyordur,zira en çok onun işine yarıyor:) Akşam ise hem akrabamız hem semtimizin pastacısı hem de Pastacılar Derneği'nin başkanı olan Hür'ün dernekleri adına verdiği iftar yemeğine katıldık Elmas,Deniz ve Saliha ile. Yemek sonrası İstiklal'de mağaza gezip,Tepebaşı'nın eşsiz Haliç Manzarasını izleyerek kahvelerimizi içtik.

Pazar günkü iftarımızı kuzen Dilek'te açtık annem, babam, Saliş, Ayşe halam, Savaş, Muteber,Nigar abla ve Mustafa ile. Kuzen Dilek'e evinin uzaklığından dolayı ilk kez gittim. Gidişimize nasıl sevindiklerini anlatamam. O sevince uzak muzak demeyip sık sık gitmek lazım. Akrabalarımla olmak keyif verici, o gün de çok keyifli geçti .Organizasyonu yapan anneciğime teşekkür ederim. Akraba ilişkilerimizin sürekliliği onun sayesinde olmuştur hep. Koca tarafına bu kadar değer veren bir gelin de az bulunur:) Gerçi babamın sülalesi annemi 'kızları' , babamı 'el' görüyorlar:) Hakettiği değeri alması da güzel birşey:)

Cumartesi günü şükür ki kendimle başbaşaydım:) Yalnızlığı hiç sevmeyen biri olarak yalnızlığı özlemişim. O gün annemler teyzemdeydi, ablam görümcesine gidecekti ve daha bir dolu insan beni davet ediyordu. Bu kadar ilgi de insanı hüzünlendiriyor. Anneme Nilü'ler ile gideceğimi, Nilü'ye annemlerle gideceğimi söyleyip atlattım ve sonunda evimize gelip , evin yalnızlığının tadını çıkardım. Ağlamak, tad çıkarmaksa tabi:) Şaka gibi ama evde ağlayacak köşe yok:( Melankoli mevsiminden çıkamayan ben, içimdeki sıkıntıyı da bir türlü atamadım. Mubarek günlerde duanızı beklerim dostlar. Eee her zaman mutlu mesut olunmaz ya; kısa olmasını ümid ettiğim bir süre de bu mevsimde yaşlanayım bakalım. "Lutfun da hoş ,kahrın da ..."

O gece benim yalnızlık kısa sürdü:) Elmas geldi ve aldı beni. Birlikte Eyüp'e gidip Saliha ve Nurcan ile buluştuk. Onlar bir cafede otururken ben Eyüp Camii'nde vakit geçirdim.Onca kalabalık içinde yalnız olmanın keyfi de camide çıkıyor. Daha doğrusu Allah ile başbaşa olmanın keyfiyeti. Bunu sık sık yapmam gerektiğini hatırladım. Sahur saati yaklaşırken kızların yanına gittim ve her zamanki sahur mekanımıza gittik.

Cuma günü Nilü'ler ve Birsen abla ile Seyithan konuğumuzdu. Alperen beyimiz tüm aile fertlerimize resim yapıp oruç hediyesi olarak getirmiş. Teşekkür ederim canım yeğenim. O gün bir başka havalıydı beyimiz. Saat takmış, bahçıvan izci pantolonu giymiş, şapka ve çanta takmış:) Duruşu bile artist , bu çocuk büyüyünce ne olur yaw:) Ne olursan ol hep mutlu ol inşallah... O gün çocukluk arkadaşımız Birsen abla ile eskileri, yenileri konuşup bol bol özlem giderdik. O gece ben yeğenlerime doyamayıp Nilü'ler de kaldım.

Perşembe günü Aysel'in davetlisiydik Nurgül,Saliş,Nazlı, Birsen ve çocuklar ile. Aslında Aysel sadece davet etti sayılır.Bizleri ağırlayan Birsen oldu:) Böyle dost her eve lazım. Aysel çalıştığı için erkenden gelip yemekleri hazırlayan oydu. İftar saati gelen Aysel'e sadece sofraya buyur etmek düştü :) Ki buyur etmese de biz buyururduk:) Kızlar sizleri çok seviyorum, sizlerle olmak büyük keyif. Çünkü harika naz çekiyorsunuz:) Benim iftardan önceki huysuzluklarıma ve iftar sonrası masaj yaptırmalarıma, çay tazelettirmelerime kimse dayanamaz:) Gerçi ben de herkese yapmam, kıymetinizi bilin:P

O gün gündüz iş yerime gelen süpriz konuklarım beni çok mutlu etti. ABD'de yaşayan ve yıllardır görüşemediğimiz Birsen abla ve oğlu Seyithan geldi. Birsen abla bizim mahalleden çocukluk arkadaşımız. Annesi Yaşar Hanım , Rahmetli Berk Bey ve Birben abla ile dostluğumuz araya mesafeler girse de hep baki kalmıştır. Seyrek de olsa her geldiklerinde görüşmek için fırsat kollarız. Fakat Birsen ablanın gelişi ani oldu bu kez ve Ramazan aynına denk gelişinden dolayı görüşmek de epey zor oldu. Blançomu görüyorsunuz her gün dolu:) O sebepten Aysel'den izin alarak ,onlarla az oturup Birsen abla ile Eyüp'de buluştuk o akşam. Feshane'de İbrahim Sadri ve Yücel Arzen'in konserini izlettirmek istemiştim Birsen ablaya ; maalesef o gün şansımıza pek de beğenmediğim Mısır Esintileri adlı gösteri vardı. Sanırım yanlış bilgi edinmişim:) Saliha beğendi Allah'tan yoksa yapmadığını bırakmazdı :) Hala alay ediyor "Yücel Arzen'e gittik ,dans izledik" diye:) Ramazan ayı dolayısı ile capcanlı olan Eyüp Sultan'ı gezip her zamanki Medrese bahçesinde çaylarımızı yudumlayıp,hasbihal ettik.

Çarşamba günü Ayşe halamın davetlisiydik Annem,babam,Savaş, Muteber ve kız kardeşi Derya,Emre ve eşi Fatma ile.Kuzenler bol bol muhabbet ettik. Yetinmeyip Emre,Fatma ve annemle semtimizin meydanındaki bir cafede çay içtik.

Aman Allah'ım bu ne böyle. Bu kadar uzun olur mu bir haftanın özeti. Yok yok ben böyle uzun uzadıya anlatırsam kısmetimi kaparım:) Gözü korkar okuyanın yaw:) Sevgili taliplerim bunlar herkesin yaşadığı sıradan şeyler:) Sadece başak burcu olan ben,ayrıntıya düşkünüm:) O sebepten yazı uzun oluyor:)))

Bizim köyde bir söz var "Ha bir duravar" diye :) Otur oturduğun yerde demek gibi bir şey sanırım:) Şimdi babannem yaşasaydı bunu derdi bana sanırım:) Peki sustum ,duravarıyorum:)))

SEVGİYLE KAL HAFTALIKCAĞAZIM:)

Mevsimlerden Firak mı?

Merhaba, geçtiğimiz günlerde ,her zamanki gibi tutmayan uykum ile başa çıkabilme yollarımdan biri olan sanat müziği şarkıları dinliyordum radyodan. İlginçtir bütün şarkılar ayrılık üzerineydi. Bir dinledim,iki dinledim ve hayret edip şarkıları not almaya başladım.Hatta bu bir totem mi diyerek başka radyo kanallarına baktım ki ,diğer türdeki şarkılar da ayrılık üzerineydi:). İşte şarkıların gözü ile ayrılık…

*Madem ki gidiyorsun bırakıp burda beni,Bir daha seyredeyim ne olur dur da seni…

*Geç buldum ,çabuk kaybettim ,hicran oldu hayat bana…

*Kahretsem sana dön demeyeceğim, Ecel ol sana baş eğmeyeceğim
Ve senden başka da sevmeyeceğim,Tövbeler tövbesi...

*Taptım sana çok sevdim, Hep böyle kalacağım,Senin mutlu hayatına,Uzaktan bakacağım

Ayrılmalıyız artık,gitmeliyim bu yerden,Saadet diliyorum,Sana beyaz güllerden

*Muhtacım gözlerine,Muhtacım sözlerine ,Uzattım ellerimi ,Muhtacım ellerine, gitme…

*Gündüzüm ayrı dert gecem bir başka,Ne kadar mutluydum ben, düşmeden aşka

Ağlarım inlerim bitmez kederim,Ben böyle hayata hayat mı derim

*Sana nasıl susamışım, Anlatamam hasretimi, Meğer ben ne yalnızmışım, Unutturdun bana beni

Bin geceden korkmuyorum,Gölgen ateşim oldukça,İnan sana doymuyorum,Seni canımda buldukça

*Sen hiç sensiz olmadın bir de bunu bana sor, Hasretine dayanmak sevgilim nasıl da zor

*Ne ben söyleyeyim ne sen hatırlat,Unut o vedayı anılara kat,

Bizimle başlasın yeniden hayat,Ne olur geri dön, gitmemiş gibi

*Hicran olacaksa bu aşkın sonu, Bırak git kalbimi delme boş yere

*Bende unutamam geçsede yıllar,Seviyorum seni dünyalar kadar

Dudaklarımda ismin gözümde yaşlar,Bir tanrıyı bir de beni sakın unutma



*Ne çıkar bahtımıza, Ayrılık varsa yarın,Sanma ki hikayesi,Şu titreyen dalların,

Düşen yaprakla biter Böyle bir kara sevda,Kara toprakta biter …

*Dinlemek beni kesmiyor, Hasreti hafifletmiyor, Dokun bana gizli olsun, Dokun ne olursun dokun

Sevmek dokunmak demistin,Biliyorum sürmese de,Eskiye benzemese de,

Hala benim tek ezberim Dokun dokun bana, Ne olur dokun bana

*Bu kış da ağır geçecek besbelli, Yağışlardan değil aşkından.

*Niye küsersin sen aşka? Çok zor kalbin attıkça, Her acıya dayanırdım da, Bana inan bu bambaşka

*Bir gönül ateşi yakar ayrılık,Çileyi canıma katar ayrılık,

Bir sevda yangını yakar ayrılık,Hasreti kadere katar ayrılık

Sensiz geçen uzun günler,Bir gün olur elbet biter
Yarım kalan aşkımız yâr,Kavuşuruz devam eder

*özledim, teninin kokusunu özledim; özledim, sımsıcak nefesini özledim;
özledim, sohbetini, o sesini özledim; gelmedin gözbebeğim, can yoldaşım gelmedin...

*Çınladın durdun kulaklarımda, Süzülen yaştın yanaklarımda
Bir şarkı oldun dudaklarımda, Senin ismini söyledim durdum
*Sen, kalbimdeki sen gönlümdeki sen Sen,unutmak istediğim sen, unutamadığım Sen ömrüm benim
Ah ne acı oldu senden ayrı olmak Bir ızdırap oldu yaşamak
*Bitmiyor ayrılık, dinmiyor gönlümün, hicran hicran hicran yarası..
*Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim,Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider
*Bir dünya yarattım yalnız ikimiz için, Seninle ağlayıp seninle gülmek için
Bir başka sevgiye yer yok benim dünyamda, Orda tüm sevgiler yalnız ikimiz için

"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır!"