25 Ağustos 2010 Çarşamba

Ramazan'da 2. haftam...

Merhaba, Ramazan'dan 1 hafta daha eksildi:( Bu bir haftam da manen istediğim gibi geçmese de madden dopdoluydu.İşte güncem:

Dün akşam Elmas'ın patronu Ayşe Hanım'ın -bize evvelden verdiği söze isinaden-daveti üzere yatta Boğaziçi'ni gezerek iftar açtık Saliha, Elmas, Deniz ve Derya ile. Harika bir iftar programıydı. Bu programda aldığım notlar fazla olduğundan bilahere bahsedeceğim.

Pazartesi günü Rukiş'in ablası Fatma ablada iftar açtım. Misafirperverliğiniz için teşekkür ederim Fatma abla ve Rukiş,her şey çok güzeldi. Ardından Feshane'de Orhan Hakalmaz konserinde olan Saliha'ların yanına gittim ,birlikte döndük evimize.

Pazar günü Nilü'ye davetliydik maaie babam, annem, Salih, Saliha, İclal, Nurcan,Eyüp ve Zübüş teyzem:) Evet epey genişledi ailemiz:) İclal, Nurcan 'ın da geleceğini duyunca "hani ailece olacaktık " diye bir de bozuk atmaz mı:) Kız şizofren midir nedir,kendini ailemizden sanıyor iyice:) O gün Nilü gene enfes bir sofra ile gözlerimi mest etti.İftar saati gelince de midelerimizi. Hem göze hem mideye hitap etmesi büyük şans. Sofrada da sık sık eniştemin ne kadar şanslı olduğundan bahsettik: )Ablam diye demiyorum onun davetleri beni hep heyecanlandırmıştır. Herşey harikaydı yaw. Of düşününce gene canım çekti:) Lokantadan tek farkı para ödemiyor oluşumuz,o derece:) Bir de "yok yok bir daha oruçken asla birini çağırmıcam,ay halim yok cevap vermeye dahi, vs " gibi laflar etmese daha da iyi olacaktı:) Kızcağız resmen pert:) Pertine kurban gene de ne hoş ağırladın bizi:) Ellerine sağlık ablacığım,enişteciğimin de kesesine bin bereket...

Cumartesi günü babamın umre tayfası bizdeydi -Ayşe halam, kuzenler Ayşe, Nigar abla, İsmail, Savaş ,Muteber ve çocukları-. İftar sonrası birlikte teravihe gittik.Sonra biz gençler (!):) Eyüp'e gidip hem dolaştık, hem de Cafer Paşa Medresesi'nde oturup muhabbet ettik. Ayrıca Feshane'deki tasavvuf müziği dinletisinden de nasibimizi aldık. Güzel bir gündü,müsebbiblerine bin selam...

Cuma günü yengem Şazo, kuzen Sevde, Ayşe ve Medişko konuğumuzdu. Şazocuğum babasının rahatsızlığından dolayı yazlık sezonunu erken kapatınca, hasret kaldığımız yüzünü görebildik:) Amcam başka yere davetliymiş,gelemedi:( Olsun bizim için güzel bir akşamdı. Bir ara kurtlu Sevde'nin ısrarı ile sahile de indik. Bu kız kime çekti böyle yaw:)) Ne kadar gezenti:))) Tevbe tevbe:)))

Perşembe günü Ayşe Sümeyra,Sema, Şehriban, İclal ve Sevin ile birlikte dışarda açtık iftarımızı. İftar sonrası çayı ferah bir mekanda ,değişik biryerde içelim dedik. Aklımıza gelen civar mekanlar ya çok kalabalıktı, ya kapalıydı:)) Bölgede bir kaç tur attıktan sonra hüsran ile iftar açtığımız mekana geri dönüp çay ve tatlımızı da orada almak zorunda kaldık:) Organizasyonsuz yola çıkılmayacağını da bu vesile ile öğrendik:) Tüm bu olumsuzluklara rağmen dostlarımla olmak çok güzeldi. Kızlar sizinle geçirdiğim vakit büyük keyif ,teşekkür ederim hepinize, ayrı ayrı...

Çarşamba günü ne yaptığımı hatırlamıyorum:) Offf yaa illa bir günü unutacağım:( Neyse artık bir soruşturayım,hatırlarsam yazarım:)))

Sen de kal sağlıcakla be günlükcağazım...

19 Ağustos 2010 Perşembe

Vah güzel İstanbul:(

Merhaba gene ben:) Bir başladım mı durdura bilene aşkolsun beni:) Şimdi efendim uzun zamandır değinmek istediğim bir başka konuyu da kayda almam gerekiyor daha fazla gecikmeden.Zira çok önemli. Şehir dışında yaşayan ve tarih öğretmeni olan bir arkadaşım kızı ile birlikte tarihi mekanları gezmek amaçlı şehrimize teşrif etmişti. Fikirlerine güvendiğim arkadaşımın izlenimini çok merak ediyordum bendeniz de. Duyduklarım canımı acıtsa da doğruluğuna istinaden değinmem gerektiğini biliyorum. Şöyle ki;
"İstanbul'un en güzel tarafı dönme zamanıydı" dedi arkadaşım bana:(
Bu cevap İstanbul'u çok seven beni üzdü tabi . "Bakışın mı güzel değil, İst. güzel şehir, yaşanmış şehir" diye geveledim önce.
" Gene de güzelliğine bir şey dediğim yok; ama insanlar mahvetmiş. Yönetimler de buna çanak tutmuş. Yahu adam Nur-u Osmaniye Camiinin duvarını delip içine büfe kondurmuş ,olacak şey mi? Avrupa da olsa bunu yaptırırlar mı? İstanbul’u gördükçe ne kadar kötü yönetilmiş olduğumuzu anlıyorum." dedi ve içimi acıtmaya da devam etti.
"Topkapı Sarayı'nın içinde yahu hem de Babüssaade de,yani en içteki avluda kebapçı salonu vardı. Şaşkınlıktan yere düşecektim. Tam Sarayburnu'na bakan yerde kebapçı koymuşlar gel de çatlama sinirden. Turist gitsin başka yerde zıkkımlansın , istanbul'da yer mi yok. Bütün tarihi eserler dökülüyor. Bu tür tarihi eserlerin yakınına inşaat yapmak yasaklanmalı. Mezbele haline getiriyorlar. Bu şehrin nüfusunu ne yapıp yapıp azaltmak lazım bu kadar nüfusu kaldırmadığı açık.". Başka diye devam etmesini istediğimde;
“Saray-müze hakkındaki bir başka eleştirim İlber Ortaylı ile alakalı olabilir. Harem-i Hümayun dökülüyor, kapalı bazı odalar var. Pencerelerden baktım içler acısı, facia. Her şey dökülmüş bir mezbele halinde” dediğinde artık ben nasıl ezildim bilemezsiniz. Benim ayıbım değildi ama ayıptı. Utanması olan her insanın yüzünün kızarması gereken bir durumdu. Katledilen tarihti çünkü. Devam etmesini istediğimde dedikleri de çok manidardı.
“İstanbul’da yaşayanlar çevrelerini bilmiyorlar. Dolmabahçe Sarayı’ndan çıktık, az ilerdeki deniz müzesine gidecektik kapıdaki polise sordum ‘burlarda bir deniz müzesi olacaktı, yanında Barbaros türbesi olacaktı’ dedim. Adam ‘bilmiyorum, bir sorayım’ dedi. Yanındakilere sordu kimse bilemedi. Halbuki 100-150 metre ilerdeymiş”.
Bu gözlemler karşısında ben diyecek bir şey bulamıyorum:( Yine arkadaşımın son sözlerini aktararak bu acı yazıya nokta koyacağım. Ama bu konu asla nokta koyulmaması gereken , geç kalınmış,fakat mutlaka bir şeyler yapılması gereken bir konu. Onca tarihe,onca yaşanmışlığa, onca emeğe, onca şaire haksızlık etmemek, kendimize haksızlık etmemek için…
"İstanbul çok özel bir şehir,sıradan değil. Bu özelliği korunmalıydı,başka İstanbul yok..."

18 Ağustos 2010 Çarşamba

1 Haftalık Ramazan Blançom...

Merhaba, bir haftayı geride bırakırken Ramazan'dan ,blançoma baktığımda hiç de istifadeli günler yaşamadığımın farkına varıp üzülüyorum.Neyse ki daha değerlendirilmeyi bekleyen 3 haftam var:) Umut fakirin ekmeği:)

Dün 17 Ağustos'tu. Hafızalarımıza elim hadiseyi kazıyan gün. Depremi, gidenleri, kalan mekan ve insan manzaralarını, acıları asla unutmadım. Rabbim bir daha ne bizlere, ne kimseye bu acıları yaşatma. Gel gelelim dünya dönüyor, adı üstünde doğal afetlerin yaşanması çok doğal. Kim durdurabilir yanardağın patlamasını, kim durdurabilir yağmur suyunu, kim durdurabilir ki tsunamiyi? Bizlere düşen sadece tedbir almak; ki bu bir çok olası acıyı engellemeye kafi elbette. Ben melankoli mevsimini yaşarken iç dünyamda ,dış dünyada ne acılar yaşanmış seyirci dahi kalamadığım:( Seyirci kalmaktan utanırken hep, şimdi seyirci olmayışıma hayıflanıyorum:( Pakistan'da çok büyük bir sel felaketi yaşanmış, kardeşlerimizin acıları çok büyükmüş, çok büyük işler düşüyormuş bize:( Sonra Moskova'daki yangın hadisesi ne büyük ve ne acı:( Komşularımızın yaşadığı ve yaşayacağı tehlikeler çok büyükmüş, bizlere çok iş düşüyormuş:( Peki bütün bu acılar yaşanırken ben neredeydim ? Ben bu acılardan haberdar olmayacaksam insan olmamın ne üstünlüğü var? Kendimden utanacağım duyarsızlıkları yaşamayayım Allah'ım. Ben tüm dünya insanlarının bir parçasıyım .Dünya acıyorsa ben de acıyayım , Kendi acımı büyütme azciyetinden kurtulayım. Kişisel acısını küçültüp,insan olmayı dert edinen bir insan olayım.Amin...

Günlerime gelince...

Dün akşam Birsen'deydik iftarda Aysel ile. Sağolsun hiç bir zahmete girmesini istemediğim halde bir çok zahmete girip bizler için harika mamalar hazırlamış. Ellerine sağlık, kesene bereket şekerciğim.

Pazartesi akşamı babam, annem , Saliha ile birlikte açtık iftarımızı evimizde.Bizim evde sıcaktan durulmuyor, iftardan sonra Saliha ile hemen bir organizasyonla Aysel, Elmas ve Deniz'i toplayıp Eyüp Sultan'a gittik. Arabayı eski tarihi Haliç Köprüsünün başında parkedip, Ramazan dolayısı ile açılan köprüden yürüyerek geçtik Eyüp'e. Çok keyifli bir yolculuk, tavsiye ederim. Komşum Yeliz'in kızı Sıla'yı da götürdüm değişiklik olsun diye. Annesi "kızımı kendinize benzetmeyin,gezgiç yapmayın" deyip dursa da Sıla çok mutlu oldu:) Cafer Paşa Medresesi'nde kahvelerimizi yudumlayıp ,sohbet ettikten sonra Ramazan dolayısı ile açılmış standları dolaştık Eyüp çevresinde ve Feshane'de. Hareket etmek ve havaalmak iyi geldi hepimize.

Pazar günü Zübüş teyzemde iftardaydık maaile. Asuş teyzemin damadı Eyüp 'de geldi o gün teyzeme ,bizi de o götürdü sağolsun. Malum kuzen Ülkü hala Antalya'dan dönmedi:) İftar öncesi gergin saatler yaşadık annem,Salih ve ben:), iftar sonrası rahatladık tabi , sonra bir siyasi tartışma açtı Salih beyimiz tekrar gerildik. En sonunda teyzem "eee yeterin artık bakın eniştenizden bahsederim size susmazsanız" deyince konuyu zevkle kapadık:))) Güzel bir gündü yaaa, teyzem mutlu , biz mutlu. Teyzeciğim nasıl özenmiş bizim için, nasıl güzel mamalar hazırlamış, kendisine çok teşekkür ederim. Kesene bereket, emeğine bin sağlık teyzoşların Zübüş'ü:) Bu arada küs olsam da Saliha'nın hakkını yiyemem, bu Ramazan en uysal ve orucu her yeriyle tutanımız kendisi oldu. İnşallah bozulmaz. Gerçi ağzından çıkan bir kaç cümle için onu esefle kınıyorum:) Nereden duyduysa "Hayalim üç kelime, o da şöyle: İstanbul'da iftar vakti..." "Hey Fenerbahçeli'ler, aman dikkat! 'Bursa için iftar vakti' denildiğinde orucunuzu açmayın" ve her yıl klasikleşen iletimiz "İtina ile iftar davetlerine icabet edilir" cümlelerini çok sık kullandığı için:))))))))))) Alem kız vesselam:)

Cumartesi günü İclal, Elmas, Annesi ve Nurcan iftarda konuğumuzdu. Ani karar verdik davet etmeye konuklarımızı. Annemin maharetli elleri sayesinde ise hiç ani hazırlanmış bir sofra değildi soframız. Allah gücüne güç versin anneciğim, başımızdan seni eksik etmesin. Bu arada evde durmaya özenmeyeceğim artık, ev daha mı zor ne. Mutfaklarda durulmuyor yaaaa:( Bir kez daha anladımki ev hanımlığı zor zanaat. Hazır sofralarda, bu zanaatın hakkını verenlerin değerini bildiğimizi daha çok dillendirmemiz gerekiyor demekki. Bu da benden bir salık olsun:) O gece misafirlerimizle birlikte evden çıkıp Önce Beyazıt Meydanı'na gidip kahve içtik,ardından da sahur mekanımıza gidip sahur yaptık. Bu mekan çok keşfedilmiş yaa:( Ne kadar kalabalıktı öyle. Haftaya olan rezervasyonumuzu hemen yaptırmak zorunda kaldık:) Kızlarla hoş bir sahur programı yaşadık ki o gece İclal ile Nurcan bizde kaldılar. Sultanahmet Meydanı'nın Beyazıt 'a taşınmasından hoşnut kalmadığımızı da yazmadan geçemeyeceğim. Küçük ve düzensiz bir mekandı. Alışkanlığımızın da bakış açımıza etkisinin farkındayım tabi:)

Cuma günü annem,babam ile evde açtım iftarımı. İftardan sonra da bir faaliyetim olmadı. Tek faaliyetsiz günümdü aslında. Aslında hoş bir gün de değildi.Orucun başından beri "sen oruç değilsin herhalde" cümlesini kuracak kadar beni bu sene iyi gören patronum, o gün "nazarımız değdi, gene eski naletliğine döndün" dedi:) Neyse ki geldi ve geçti. Hamdolsun...

Perşembe günü de Salih&Salih iftarda konuğumuzdu:) Yani erkek kardeşim Salih ve arkadaşı Salih:) O akşam Gülay'a kahve içmeye gittik Saliha ile. Kuzen Rukiş de oradaydı güzel oldu. Özlemişim kızlar sizi:)

Çarşamba günü Zübüş teyzem konuğumuzdu. İftar sonrası sahildeki çay bahçesine inip muhabbet ettik Yeliz, kuzeni, annem ve Eyüp de bizimleydi.

Salı günü Ramazan heyecanı ve korkusu vardı hangi yüze baksam:) Korku, kavurucu sıcakalrdandı; zira bu yıl yaşanan sıcak son 50 yılda yaşanan en büyük sıcaklık:( Cidden çok zorluyor bizleri:( Heyecan ise güzel aya erişmiş olmaktandı. Bereketli ay, sen ne güzelsin! O akşam millet teravih heyecanını yaşarken, biz Elmas ve Saliha ile Eyüp'deki Cafer Paşa Medresesi'nde kahve yudumlayıp,laflaştık:( O mekanın müdavimi olan Rukiş'e de rastladık orada. Ablası ve bir arkadaşı ile onlar da bel kırıyodu laf olanın:)

Pazartesi günü ne yaptığımı hatırlayamadım tüh:) Sen sevinmişdir günlükcağazım ama ben atlayınca üzülüyorum günlerimi:) Malum hafızada balık teşbihi yakıştırılıyor sahibene:( Sahibenden böyle söz edilmesi hiç hoş değil dimi:) Aman balık da bir nimet. Nimet olmak hiç olmaktan daha iyien azından:) Başlarken yazdığım sözü yinelemek düşerişte tam burada:)

Umut fakirin ekmeği... :)

Berat...

Merhaba,ne çok yazmam gereken şey birikmiş yaw. Çok uzun zaman önce taradığım ve beklettiğim aşağıdaki berat babam ile umreye giden ve döndükten sonra ziyaretlerine gittiğimiz gün canım kuzişim Ayşe'nin bana hediyesidir. Bu jestini hayatım boyunca unutamayacağım.Haketmiyorum bu değerli sözleri ama onun bu denli ince düşünüp,özenip, vakit harcayıp bu güzel hediyeyi bana sunması çok ama çok anlamlı. Hayatımdaki en kısmetli olduğum konulardan biri de canım kuzenlerim. En değerlilerinden biri de Ayşeciğim sensin.İnşallah sana da bu beratların en değerlisi sunulur. Hayata dair seninle çok şey paylaşabildiğim için, bildiklerimizi birbirimize zevkle ilettiğimiz için, kitaplarımızı paylaştığımız için , birbirimizi anlayabildiğimiz için seni çok seviyorum...

16 Ağustos 2010 Pazartesi

"Her insan oruçlu doğar..."

Hoşgeldin Ey Sevgili Ramazan ! Seni bu yıl da yaşamayı nasip eden Rabbimize şükürler olsun. Bugün gelişinin 6. günü. Ben ise seni ancak hoşlayabildim:( Güzel karşılayamadım seni farkındayım,inşallah bunu telafi ederim ve uğurlamak nasip olursa benden hoşnut ayrılırsın. Zahirde değerinin bilincinde olsam da, fiiliyatta bugüne değin ancak aç kalmaktan ibaret yaşadım seni. Halsizdim, mecalsizdim, sinirliydim. Oysa sen güzelleştirmeye gelmiştin bizi. Senin rahmetin ile özlerimiz , midelerimiz, dillerimiz, hanemiz daha güzelleşecekti. Oruç sadece aç kalmaya niyet olmamalıydı. Oruç,insan olmaya niyetti. İnsan olduğumuzu hatırlamamıza sebepti. İnsan olmak, yaşamayı sadece yemek-içmek ve eğlenmekten ibaret görmemekti. İnsan olmak, farklı mevsimleri yaşıyor olmaya şükredip, mevsimlerden şikayet etmemekti. İnsan olmak, yemek bulamayan insanları düşünmek ve ekmeğini paylaşabilmekti. İnsan olmak, suyun aziz oluşunu bilmekti. İnsan olmak ,su gibi aziz olabilmekti. İnsan olmak ,ölümlü olmakla eş anlamlı olmayı unutmamaktı. Erdem Bayazıt ne güzel söylemişti " Her insan oruçlu doğar, ölümün iftar sofrasına..."

Yaradılmışların en üstününün insan olduğunu defalarca hatırlatan Kur'an ayı olan Ey Sevgili Ramazan, hoşgeldin! İnşallah ayrılırken bizlerden hoşnut gidersin. Amin...

9 Ağustos 2010 Pazartesi

İyiliklerle gel,güzelliklerle gel Ramazan!...

Merhaba,herkese çok güzel bir hafta yaşamayı dilerim. Zorlayıcı sıcak havalar etkisini gösterse de Sevgili Ramazan'a 2 gün kala insanın içini sıcaklık kaplıyor. Sevgili Ramazan bir yandan beni korkutmuyor da değilsin hani:) Malum oruç ibadeti zorlandığım ibadetlerden:) Ama şükürler olsun ki sana erişeceğim inş. Senin değerini biliyorum,seni layıkıyla yaşamak istiyorum. Biliyorum, Allah için bir şey yaptığımızda, Allah yardımcımız olacak. Şimdiden hayırlısı...

Dün kuzen Ayşe'nin davetlisi olarak onların semtinde mangallı piknik yaptık annem,babam, Ayşe halam, kuzen Savaş ,eşi Muteber ve çocukları ile. Umre arkadaşları kopamadığından sık bi araya gelir olduk,onca uzak mesafeye rağmen:) Ayşe harika hazırlanmış bizler için.Hep birlikte çamlık alanına gidip piknik sefası sürdük bizler de. Ben babamla çocukluğum hariç-onu da hatırlamıyorum-:)- ilk kez bir Pazar gününü bir arada geçirdim ve ilk kez top oynadım:) 33 yaşında biri olarak biraz geç kalsam da harika bir duyguydu. Ailecek bir şeyler yapmak ne güzelmiş. Hamakta sallandık, sanat müziği dinledik, çay keyfi yaptık.Kısacası özlediğim tabloyu yaşadık kuzen Ayşe'nin sayesinde. Sana çok ama çok teşekkür ederim kuzişim,seni seviyorum, iyi ki kuzenimsin, çok değerlisin...

Cumartesi günü Nlü'ye annem ile kahvaltıya gidecektik ki iş yerimden acil bir iş için çağırdıklarından biraz geç gitmek zorunda kaldım:) Ama olsun Nilü ve yeğenlerimle bir arada olmak çok güzel. Bir ara komşusu Zehra abla da kahve içmeye katıldı bize hoş saatler geçirdim. Nilü'den, Birsen annesine geçecekmiş, Aysel de gelecekmiş beni de çağırdılar onları özlediğimden gideyim dedim. Ben semtlerine geldiğimde onlar hala yoktu, ben de biraz İstiklal 'de dolaşıp baktım ki vakit geçmiyor Salih'in çalıştığı cafeye gidip oturdum. Kardeşim beni güzel ağırladı,orada tanıdıklarla da muhabbet ederken epey vaktin geçtiğini farkettim:) Ama hala Birsen'ler yoktu. Daha fazla gecikmeyip annesinin evinin önünde oturup bekleyince de benim sinirler gerildi:) Güzel bir kalayladım onları:) Ahmet Emir bebeğe dua etsinler, onu özlemeseydim o kadar beklemez çoktan giderdim:) Neyse içimdeki kızgınlığı boşaltınca biraz rahatlayıp,özlem giderdim arkadaşlarımla , sonra da eve döndüm:)

Cuma akşamı evdeydim. Elmas'ın ısrarına dayanamayıp semtimizin meydanında onlara eşlik ettim ve kahve içip, muhabbet ettik. Deniz ve Saliha da vardı. Kuzen Sevde de bir ara masamızdaydı. Aslında bakınsaydım eminim bir dolu insan tanıdıktı:) Zira sıcaklardan bunalan kendini dışarı atmış:) Tıklım tıklımdı meydan:)

Perşembe günü bahsettiğim üzere Semacığım beni alternatif tıpçı bir uzmana götürdü. Çok uzak mesafede olmasına rağmen sağolsun beni iş çıkışı aldı, götürdü. Adam bizimle çok ilgilendi, 1 saatten fazla zamanını aldık. Önce nabzımı yoklayıp olası rahatsızlıklarımı söyledi. Sonra bir alet ile ellerimdeki vücut organlarımı taradı. Dalak harici bütün organlarım hassas,hastalığa müsait ve dikkat edilmesi gereken orgalar çıktı:) Dikkat etmem gereken şeyleri söyledi ,6 ay veya 1 sene kadar gözlem altında tutup, yapacağı bitkisel ilaçları kullanmamı istedi. Fakat doktorları da ihmal etmememi özellikle salık verdi. Benlerimin aldırılıp patolojiye gönderilmesi fikrine ise sıcak bakmadı. Ona, hocalarının öğretisi ben ile oynanmaması gerektiği, asıl oynandığında zararlı olabileceğiymiş. Bu arada beni, içimde çok dert biriktirmiş gördü.Ben farkında değildim bu durumun,stresliymişim, bu konuda da rahatlatıcı çay verecekmiş. Ben halamın kanserden öldüğünü ,onun ismini bana verdiklerini ve bu konuda korkumun olduğunu söyleyince insanların düşündüklerini yaşayacaklarını fakat benim bünyemin çok dirençli olduğunu ,kanserin sokağımdan geçmeyeceğini söyleyince nasıl rahatladığımı anlatamam. Belki bu cümleleri rahatlatmak için özellikle söyledi ama cidden işe yaradı:) O gece uzun zamandır ilk kez deliksiz ve sağlıklı bir uyku uyudum. Semacığım sana binlerce kez teşekür ederim. Ertesi günü de arayıp ettim ama ne kadar etsem az. İyi ki varsın , iyi ki benimle ilgileniyorsun. O gün sarılıp "iyi ki varsın " dedin ya bana, sen de iyi ki varsın, ne güzel bir dostsun sen. Uzman çıkışı bir de evinde misafir edip beni Sema kahve ikram etti. Sonra da bıraktırdı beni onca uzak yola rağmen evime kadar. Canımsın arkadaşım, cidden...

O akşam bizde babamın kuzeni Musa ağabey, Ummuhan abla ve kızları Habibe vardı. Ben biraz geciksem de annem izahta bulunduğundan hoş gördüler sağolsunlar. Onlarla da kısa ama hoşça vakit geçirdim geldikten sonra.

Aaaa bu arada Cuma günü de başka bir cerraha göründüm. Bu cerrah da kararımın doğruluğuna ikna eti beni. Denize yen igirdiğimden güneşe maruz kalıp renginin değişmiş olabileceğinden bahsetti benlerim için,illa aldırmamın gerekmediğini söyledi. O gün ultrason da çektirdim ki temiz çıktı çok şükür. Daha bir dolu işlemim var ama olsun en korktuğum konuda rahatladım ya bu bana yetti:) İyiyim şükürler olsun,hep iyi olayım inşallah ama herkesle birlikte. Zira ne önemi olur ki iyi olmamın...

5 Ağustos 2010 Perşembe

Hasta mıyım,neyim:(

Merhaba, ben hastayım galiba günlükcağazım:( Yani belli olan bir şey yok ama içimdeki his bunu söylüyor bana. Biliyorum güzel düşünen güzel yaşar, biliyorum olumsuz düşünceler olumsuz sonuçlara gebedir:( Hepsini biliyorum ki hisli biri olmamama rağmen bu konudaki hissiyatımı değiştiremiyorum:( 2 aydır koltuk altımda beze farkediyordum,biliyorsun günlükcağazım sürekli de halsizlikten şikayet eder olmuştum. Annem sonunda zoraki götürdü beni doktora Çarşamba günü. Dahiliyeden almış randevuyu. Halsizliğimi ve öksürüğümü söyledim, bir yığın tahlil verdi. Sonra bezemİ gösterdim, cerrahinin görmesi gerektiğini söyledi ki annem zaten oradan da randevu almıştı. Sırtımda da gördüğünü, hepsini göstermemi söyledi dahiliyeci. Cerrah beze bulamadı ama benlerim dikkatini çekti rengini hiç beğenmediğini söyledi. Plastik cerrahinin görmesi için başka bir hastaneye yolladı. Benim morel bozuldu tabi:( Zaten hastaneleri hiç sevmiyorum, tutuyor beni oralar. İnsanları izledikçe içim acıyor oralarda benim. Neler var, ne hastalar var. Allah'ım çaresiz dert verme, tüm hastalara da şafi ismin ile şifa ver. Amin...

Plastik cerrrah da genel cerrah ile aynı şeyi düşününce biopsi yapılmasını kararlaştırdılar. Fakat ben hep benlerin alınmaması gerektiğini bilirdim. Yani korkuyorum. Eczacı arkadaşım da aldırma, elletme dedi. Neden doğru tek değil yaaaa, offfff:( Ne karar vereceğimi bilemiyorum. Gene sevgi kumbaram imdadıma yetişti. Dün akşam kızkardeşi Şehriban'a gittiğimiz Sema, Hindistan'da eğitim görmüş, alternatif tıp ile uğraşan Uygur Türklerinden bir doktordan bugün için randevu aldı. Bir de o görecek beni bakalım. İş komşum Saliha da Cerrahpaşa'daki bir Prof'a gösterebileceğini söyledi.Canım sevgi kumbaram ne çok doluymuş, içinde biriktirdiğim tüm dostlarımı çok seviyorum.

Bu arada dün akşamki toplaşmamız tüm gün hastanede topladığım stresimi yok etmem için harika geldi bana. Şehriban'da Ayşe Sümeyra,Sevin,İclal ve Sema toplaştık. Ne çok birikmiş konuşacaklarımız,yetmedi yaw. Bayramdan sonra bir gün bizde toplaşmaya sözleşip, zor vedalaştık. Hasta olmasına rağmen, canlanıp bizi harika ağırlayan Şehribancığıma çok teşekkür ederim. Allah mutluluğunu daim etsin canım benim. Kızlar sizler de tek tek çok ama çok mutlu olun inşallah. Biz dönüşte İclal'de kaldık Sevin ile. Hem İclal'in evi müsaitti,hem de istikametlerimiz farklı olduğundan dönüşümüz zor olacaktı. Gece bol bol lafladık bu vesile ile.

Salı günü çalıştıkları ve evleri uzak olduğu için geç saatte de olsa ziyaretimize gelip bizi çok mutlu etti teyzoş, kuzen Engin, eşi Sevinç ve oğluşları Yiğit. Saliha Antalya'dan gelmişti Pzt. sabahı, köy anılarını anlattı bol bol güldük.Durun size birini yazayım:) Belediyenin hoparlöründen sürekli anons ediliyor köyde ,onlardan birini yazayım "İlam: Zaid'in yoğurt kapları kaybolmuştur, bulanların Toptaş'a gelmeleri rica olunur":))))))) Saliha anlattıkça farkettim ben köyümü özlemişim:)

Pazartesi günü de İclal çağırdı anne ve babası köyde,hem yalnız kalmasın diye hem de can sıkıntısından gittim ben de:) Teyzesi ve kuzeni de geldi lafladık durduk:)

Pazar akşamı Esenköy'den dönüşte Rukiş'i kıramayıp, yine onunla Cafer Ağa Medresesi'nin bahçesinde buluştuk. Aslında orayı çok sevdim ,biraz da kendim için gittim:). Hafif seste sanat musikisi eşliğinde sakin bir yerde çay yudumlayıp,dostla muhabbet etmek ne büyük keyif. Teşekkürler Rukişciğim,her ne kadar dertlerinle tatilde deşarj olmuş içimi baysan da seni görmek güzeldi:))) Pazar günü Salih'de Sinop'tan döndü. Çekirdek ailemiz tam kadro idi böylece:)Eve gelince de bol bol Salih'in tatil anılarını dinledim:) Canım kardeşim seni çok seviyorum, yazık sabahtan beri bana msn de "abla korkma sana bir şey olmaz,sana olursa bana da olur seni taklit ediyorum ya ben" diye yazıp beni neşelendirmeye çalışıyor:) "Kötüye birşey olmaz" eşşek sözünü de eklemeden yapamıyor tabi:))) Salih seni seviyorum,iyi ki kardeşimsin,çok şanslısın:)))))))))))))))) Üç abla mağduru olmak herkesin harcı değil be canım:) Bu arada Salih de depresyona girdi sanırım:) Geçen akşam babamın dizlerine yatıp "babacığım ne olur kız bana, küfür et, dayanamıyorum ben bu haline, alışamıyorum, bağımlılık yapmış bana yerli yersiz kızman" dedi:))))))Yolda herkese çatıp, küfür etmelerini sağlar olmuş.Edince de "abi kusura bakma,babam umreye gitti artık bana bağırmıyor ,çok yalnızım" deyip adamların boynuna sarılıyormuş:))) Pis tiyatrocu şey,çok güldürdü bizi yaaaaa:)

İşte böyle sevgili günlük, morelim düzeldi sorun yok ,gelişmeleri anlatırım bilahere.Mevla görelim neyler,neylerse güzel eyler...

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Sevincim,dostlarım işte budur benim servetim:)

Merhaba , güzel bir haftaya başlangıç yaparken, herkes için güzel bir hafta geçmesini diliyorum. Zaman bereketsiz, günler hızlı ya artık kısa vadede dileklerde bulunuyorum:)

Efendim ben 4 günlüğüne gittiğim tatilden geldim dün akşam:) Tatil nereden mi çıktı:) Piyangodan:)

Tadilat işleri biten ablam Niü , Ank'dan gelip annesinin yazlığına gittiği için doyamadığımız Gülden ile plan yapmış. Biz de Hilal ile bu planı onayladık:) Hem tatil yaptık hem de dostlara doyamasak da birlikte olmanın tadını çıkardık. Perş ve Cuma günü zor da olsa yıllık iznimden 2 gün aldım:). Gülden biz gitmeden ev bakmış ama Ramazan'ın gelmesinden dolayı insanlar tatillerini sıkıştırmış olsa gerek hiç ev kalmamış koca tatil köyünde:) Biz gidince 1,5 saat de biz aradık ki sonunda yine Gülden'in katkısı ile ev bulduk:) Köy içinde çok hoş bir evdi bana göre. Nilü ve Gülden şeher insanı olduklarından burun kıvırarak mecburen onayladılar:) Bense tezek kokusuna bayılıyorum:) Ruhumda var köy hayatı, toprak çekiyor beni:) Ev bulduktan sonra Gülden'in annesi bizi kahvaltıya davet etti. Gelinleri Çiğdem 'in yaptığı rende patates kızartmasını unutamıyorum, çok hoştu yaw. Yine yap Çiğdem :) Kahvaltının ardından ver elini deniz: )Plajda Nilü'nün Çınarcık'tan gelen arkadaşı Canan ile buluştuk. O akşam halamlara uğradık bir çay içimliğine:) Sonra kızlarla sahilde buluşup okey oynadık ki onları açık ara yendim bendeniz efendim:))) O gece Canan ve çocukları bizde kaldı. Sabaha kadar lafladık.

Ertesi gün Gülden ve Çiğdem ile anlaştığımız üzre plajda buluşup kahvaltıyı hep birlikte yaptık. Açık havada yememem gerektiğini bir kez daha anladım:) Zira feci iştah açıcı bir durum:) O akşam kuzen Mehtap ablanın tavsiyesi üzerine onunla ,Gülden,Çiğdem ve Nilü ile Yörük Çadırına canlı türkü dinlemeye gittik.Türkü kültürüm yok benim,söylenenler bana uzak:) Bilmiyorum işte yaw:) E napayım ben de Gülden ile bıcır bıcır muhabbet ettikçe Mehtap ablam çok kızdı:) Arasıra ona da laf atıyordum ki tek kelime ile cevap verişi bundanmış:) Sonunda peçeteye konuşmamam gerektiğini yazarak uyardı beni:) Halama benzediğimi orada farketmiş. Beni hiç böyle bilmezmiş. Türkü söylenirken konuşmayıp dinlemem gerekirmiş:) Eeee kız da dayıya çeker, Mehtap ablam da babama benziyor bu ne türkü aşkı yaw:) Ama napayıp put gibi oturamam ki ben onlar için gittim oraya:)))) O gece de Gülden ve Çiğdem bizde kaldı gene bir güzel sabahladık:)

Cumartersi sabahı Hilal oğlu Asaf ile geldi. İskelede onu karşılayıp doğru denize gittik. İşte şimdi kadromuz tamamdı:) Genç kızlığımızın birlikte geçtiği ayrılmaz,eskimez dostlar bir arada olunca bu keyfe diyecek söz bulamıyorum. Araya mesafeler de girse,sorumluluklar artsa da bizim yakınlığımız hep aynı. Onları kız kardeşlerimden farklı görmüyorum. Çocuklarını da yeğenlerimden. Ablam "denizin tadını çıkarsana çoluğun yok çocuğun yok" diyor ama ben çocuklardan birini alıyorum ille yanıma ilgilenmek için:) O akşam biz Mehtap ablamın daveti üzere onda yemekteydik. Kısa tatilimizde misafir bile olduk yaw:) Mehtap ablacığım lezzetli yemeklerin için teşekkür ederim sana. Yemektan sonra hepbirlikte sahile indik. Fasıl vardı sahilde yetişemedik ama:( Yetişseydik Mehtap ablama yeri geldiğinde nasıl iyi bir dinleyici olduğumu gösterecektim:) Ama olmadı. Çok isterdim dinlemeyi. O gece de Hilal ve Gülden ile sabahladık ki ben dayanamayıp hepsinden önce uyuyakalmışım, çok üzüldüm:(. Bir daha böyle bir fırsatı nereden bulacağız:( Neyse yaa ben yaparım bir organizasyon:)

Pazar günü de önce deniz,sonra da İstanbul yoluydu istikametimiz:) Seneye bir hafta ayarlayıp kalalım demeyi ihmal etmedik.Kısaydı ama çok güzeldi bizler için bu tatil. İclal telefonda "Esenköy'e mi düştün " dese de bana:) Tatil tatldir şekerim her zaman 5 yıldızlı otellerde olacak değil ya:P. Ev sahibemiz de 2 kişiyiz deyip tuttuğumuz evde her gece misafirimiz olmasına dahi hiç bozulmayıp illa "her zaman gelin sizi misafir dahi ederim çok sevdim" dedi bize:) Bizde kendisini çok sevdik akran bir insan ve de temiz. Evinde gönül rahatlığı ile kaldık. Bu arada benim sponsorum ablamdı bu tatilde. Malum "ev"lendik, borçlandık ya:))) Canım Nilücüğüm bana tek kuruş harcatmadı. Tabi ben durmayıp harcadım:) Para harcamamak çok zor bir eylemmiş yaw:) Alışacağım artık yavaş yavaş,yapacak bir şey yok. Kızların hepsi sponsorum olma meraklısı yaw:) Birsen ,Elmas,Ferhan ve Saliha haklıymışsınız. "Sana hiç üzülmem Allah sana yardım eder" deyip duruyorsunuz ya hep :) Son görüşmemizde Birsen "insanların birkaç tane gerçek dostu olur ,senin 30-40 tane gerçek dostun var. bu çok büyük zenginlik senin sırtın yere gelmez" demişti hiç unutamıyorum bu sözünü. Şükürler olsun ki cidden gerçek dostlarımın sayısı fazla. Benim en büyük zenginliklerimdensiniz sevgili arkadaşlarım. İyi ki varsınız. Yalnız almak iğrenç bir şey ben hep veren olayım hayatta. Şu evimin borcu da çabucak bitsin. Ben verirken mutluyum .Bir de alışırmışım evimin borcu bitince de hep almak istermişim:))))) İğğğğğ embesil nevbahar:) Aman Allah korusun. Bir de Nilü diyorki "sen elini cebine atmayınca hesap gerçekten ortaya çıkıyor.Hep ödeme meraklısı olduğundan hep hesapkarışıyordu ". Ahhh ahhh eski günler bonkör günlerim :)

Param yok ,pulum yok, malım mülküm olmasın ziyanı yok. Sevincim , dostlarım,işte budur benim servetim:) ...