29 Şubat 2008 Cuma

Teyzeme dair bir anı:)

Merhaba, aklıma geldi paylaşmak istedim, büyük teyzem Asu bize göre çok komik bir kadındır:) Bizler kına gecelerinde falan kaldığımızda, fıkra yerine ona dair anıları anlatırdık:) Şimdi aklıma gelen bir anıyı aktarayım:) Teyzemin oğlu Mustafa abim ailenin ilk torunu olması dolayısı ile çok sevilir. Annem ve diğer teyzemin gözünde başkadır. O askere gittiğinde terör belasının en yoğun olduğu günlerdendi ve Şırnak da askerliğini yaptı:( Bir başka gün de Şırnak'a düştüğünde bize haber verdiği günden bahsederim inş.

Mustafa abim askerden izne habersiz gelmiş sürpriz yapmak için. Teyzem çok sevinip hemen diğer teyzeme sürpriz yapmak isteyip telefona sarılmış:)

"Zübeydeeee bil bakalım Mustafa geldi" demiş,

Zübüş, " aaa abla çok sevindim demek Mustafa mı geldi" deyince,

Asu," aaa nereden bildin" demiş:))

Canım teyzemin kulakları çınlasın:))

28 Şubat 2008 Perşembe

Kuzen Musti'yi nişanladık...

Merhaba , uzunca bir süredir bloğuma yazmamışım. Bu günlerde çok önemli şeyler olmamakla birlikte, yazmam gereken önemli bir hadise yaşadım. Atlamamak adına şimdi yazıyorum.Geçtiğimiz Pazar günü bloğumda sık sık bahsettiğim kuzen Musti nişanlandı.Mustafa benim en sevdiğim kuzenim, kardeşimdir.Onu çok ama çok seviyorum ,inşaallah çok mutlu olur. Evliliğe adım attığı bu özel gününde bütün sülale oradaydık.Kız tarafında yani:) Sevgili Berivan ile bir ömür boyu mutlu olacağınız huzurlu bir yuva kurmanızı diliyorum Musticiğim. Sen mutluluğu hakeden çok iyi bir insansın. Ama bizi unutma olur mu:) Biraz sanki görümcelik damarım kabardı, seni everecek olmamız çok pis koydu zira:) Ama sen mutlu oldukça bu pis koyma, sevince dönüşecek emin olabilirsin:9 Aynı pis koymayı Nilü evlendiğinde de yaşamıştım da:)

İşte damat Musti:)

Dünden,geriye:)...

Tekrar merhaba:) Nişan hadisesini ayrı yazayım dediğimden şimdi diğer günlerde ne ettiğimi yazayım, hatırlayabilirsem tabi:) İlla yazacam , sanki yazmasam blok bana darılcak:) Günlük yaptım ya ,atlarsam olmaz:))) En son Perş. günü yazmışım:) Dünden başlayayım ama öyle daha rahat hatırlarım:) Geçtiğimiz Çarş. günü bendeniz spora başladım.Dün de spor vardı oraya gittim. Salı günü kızlarla rutin gerçekleştirdiğimiz toplantı çıkışı ben duraklarda görüp , canımı çektiren KFC yiyelim diye tutturdum kızlara:) Fakat KFC bulamadık taa Beşiktaş'a hatta Ortaköy 'e kadar gittik:) Sonunda Cankurtaran Sosyal Tesislerine gittik.Yeğenlerimin sünnet düğününün olduğu mekana.Fakat geciktiğimiz için yemek servisi kapanmış ancak aparatif bir şeyler yiyip, çay içtik ve tabu oynadık:) Tabuyu yanımızda taşıyoruz da:) Midemiz ve gözümüz aç bir şekilde eve dönüp, aç karnına Türk kahvesi içip tabu oynamaya devam ettik Elmas, Saliha ,Serpil ve ben:) O gece Serpil bizde kaldı.Pzt günü hala kızım Nigar ablam bizdeydi. Pazar günü nişandan sonra bize gelmişti kızı Süeda ile birlikte. Gündüz annemle gezdikleri yetmemiş gibi akşam da 2 kapı ayarlamışlar gitmek için, Süeda uyuyordu "uyanmaz biz gelene kadar" diye kandırıp bizi bıraktılar ki, gittikleri an uyandı ve susturmak için sarfettiğimiz eforu hatırladıkça iki gezgiç kadına kızıp duruyorum:))

Pazar günü malum nişanımız vardı :) Cumartesi gecesi bize gelip kalmış Arzu abla ben de Pazar sabahı kahvaltıya geldim;ki sağolsunlar benim dil ucu ile " siz yapın ,beklemeyin" teklifimi ciddiye alıp ben gelmeden kahvaltıdan kalkmışlardı:( Tek başına artıklarını yedim:( Sonra onlar halamın gelini Necmiye Yengemin vefat eden babasının 7 sine gittiler ben spora. Akşam üstü tekrar buluşup giyinip,süslendik. Amcamların evinin önünde toplanıp, kız tarafına yüzük takmaya gittik. Cmt. günü ben sabah erkenden spora gittim ,sonra evime gidip uyudum bi güzel:) Akşamına gece 2'ye kadar yeğenlerime bakacağımdan güç depoladım:) Ablamlar gittikleri yerden böyle geç geliyorlar Allah tan çok gezmezler bizim gibi:) Eniştem annesine yani ablamın kayınvalidesine "anne bir tek Nilü onlara çekmemiş" diyormuş bu hususta:) Sanırım kötü bişey diyor bize:))

Cuma günü de spordaydım:) Haftanın 4 günü artık spordayım:) Bu sürede çektiğim ızdırapları, içtiğim ağrı kesicileri yazmıyorum . Akşama kadar oturarak çalışan biri olarak ham vücudumun hale yola gelene kadar , bana çok ızdırap çektireceğini tahmin ediyorum.Perşembe günü Nurgül 'e uğradım, Aysel ve Birsen de vardı lafladık, dönüşte Aysel ile bize gelip devam ettik laflamaya:) Çarş günü sporun ilk günüydü:) Salı günü rutin toplantı çıkışı ,ablamın kayınvalidesine gittik ,ablam ve görümceleri ile hoş sohbet ettik. Pzt günü kar kaplıydı her yer ben de çok mutluydum :)

Pazar günü ise Elmas'ın doğum günüymüş ki ben unutmuştum:( çok utandım:( ama Salı günü verdim hediyesini, çok da beğendi inş. kendimi affettirmişimdir:)

İşte böyle sevgili günlük, değişik bir yöntem izleyerek ,ileriden geriye doğru atlamadan yazdım günlerimi.Çok umrun değildir ama olsun ben ne yaşadığımı bileyim de:)))

Kal sağlıcakla, güzel günlerle seni işgal edeyim istiyorum, bu sıra içim acıyor gene:( umarım geçer.

Sevgiyle...

21 Şubat 2008 Perşembe

Şiire sevgim hortladı ve şiire dair bir anım:)

Merhaba, dün akşam "Annem" dizisinin fragmanında çok sevdiğim bir şiiri okuyordu İlhan Şeşen. Atilla İlhan'ın "3. şahsın şiirini"... İçli ve güzel ses tonu ile okuduğu şiirden çok etkilendim, ve şiir sevgim depreşti birden:) Evet ben bir kaç yıl öncesine kadar şiire müptela biriydim. Genç kızlık dönemlerimde yazdım, sonra okudum , ezberledim . Hatta çoğu uzun şiiri yazmaya üşendiğim için ezberlerdim:) Önüme gelen bütün topluluklarda şiir okurdum:) "Hadi bir şiir oku" diyen birini ,ikinci kez söyletmezdim:) , ya da zoraki okur işkence ederdim dostlarıma:) Benim sayemde şiiri seven olduğu gibi şiirden nefret edenler de var:) Bir anı geldi aklıma sizlerle paylaşayım:)

Seçim için mi, sayım için mi gittik hatırlamıyorum köyümüzden , İstanbul'a dönerken bütün otobüs bizim sülale ile doluydu. Ben köydekilerle vedalaşayım derken herkesten sonra otobüse bindim ve herkes yerini seçmişti. Hep bahsederim ya en yakın arkadaşım diye Hilal'den:) işte o, Nilü ile benim ortak arkadaşımız:) Aslında Nilü benim önce arkadaşım,sonra ablam. Her neyse Nilü Hilal'i kapmış, ben en arkalara kalmışım:( Suratımı astım, ama yetmedi ağladım:) Ağlayınca herkes ilgilenmeye başladı. "Ne oldu yeğenim" diye herkes yanıma gelmeye başladı , ben daha çok ağladım:) Sonunda halamın torunu Mustafa yanıma gelip "ablacığım ben seni çok seviyorum lütfen ağlama, birlikte oturalım muhabbet edelim" dedi. Ben sakinleşmiştim:) "tamam o zaman ben sana şiir okuyayım sen dinle dedim":) "Olur ablacığım ben zaten şiire bayılırım" dedi :) Daha önceki tecrübelerime dayanarak :) " ama dedim sakın bitene kadar yanımdan kalkma, yoksa senle de küserim" :) Bütün otobüse küsüm ya:) "olur mu abla öyle şey neden kalkayım dinlerim elbet" dedi:) Ben başladım şiir okumaya; ama Mustafa nın yüzüne bakmıyorum ki, acıyıp yarıda bırakmayayım:) Herkes farketmiş yaşadığı işkenceyi onu seyre koyulmuş, çocuk kıvranıp,esneyip duruyormuş:) Ben şiiri bitirip "sadakallahülazim" demeden :) çocuk öne fırladı, gitti bi daha da yanıma yanaşmadı:) Nilüler "ne o , sana şiir mi okudu" deyince " ya git abla yaaa, her yanı şiir olsa ne yazar, Beyşehir de başladı, Kasımpaşa"da bitti.Afat ölümüne uğrayam da , son dinlediğim şiir ola inşaallah" demiş:))) O gün bugündür Mustafa benden köşe bucak kaçar. Evlendi, barklandı ama şiir fobisi hala devam ediyor:) Onu görünce "sana şiir okuyayım mı diye sorduğumda " Allasen ablam almayım, alana mani olmayım" der:) Yalnız bakın kötü şiir okumuyorum bilakis 10.000 kişinin içinde dahi sahneye çıkıp şiir okumuşluğum var :) sadece uzun şiirleri okuyuşumdan bayıyorum:) yanlış anlaşılmasın:) Sonra çareyi kısa şiirler okumakta buldum:) Aşağıdaki Sunay Akın'ın şiiri bunlardan biri idi ve sizlerle paylaşmak istedim. Ara sıra ezbere bildiğim şiirleri buraya yazayım diyorum. Şiire vefasızlık yapmama gelince. O nasıl oldu, neden oldu tam olarak bilmesem de; hayatın acı yanı, yaşanan üzüntüler, odun insanlar:) ve gerçekler şiiri ihmal etmeme sebep olmuş olabilir:) Neyse ne işte ,şiir bir yürek hoplaması,bir ruh heyecanı ve bir gözyaşıdır.Zaten gözyaşları da şiirin ta kendisidir. Sevinçten damlayan gözyaşalarına sahip olmak duası ile...

Dudak payı...

Çay bardağında
Bırakılan dudak payı
Kadar bile
Uzak kalamam
Gözlerine

Yakın olsun isterim
Ellerime ellerin
Yanındaki beton binaya
Yaslanması gibi
Köhne bir evin

Seni bir çivi
Gibi çaktım
Çünkü beynime
Ve toplayıp
Bütün kerpetenleri
Attım denize

Sunay Akın

18 Şubat 2008 Pazartesi

Ne güzel yaaa, her yer ve gönlüm beyaza büründü:)



Merhaba, herkese hayırlı,huzurlu,sağlıklı bir hafta diliyorum. Benim içim kıpır kıpır; çünkü kar yağdı haftasonu, metaolojinin bildirdiği gibi ve Allah'ın izni ile... Her yer bembeyaz , sanki içim de yağan kar ile beyaz renge büründü. Saflık,temizlik ve duruluk beyaza yakışıyor, beyaz da gönül rengi olmaya...

Bu hafta sonu Nilü ve yeğenlerim ile geçti çoğunlukla. Cuma günü akşamı yeğenlerimi ve annemi görmeye Nilü'ye gittim. Medişkom da oradaydı. Cumartesi günü de kahvaltıya gittim .Oradan Teyzemin gelini Figen'e gittik. Akşam eve döndüm İcloş geldi bana. Gönül abla ve Figen çaya çıktılar bir ara. Keyif dolu saatler geçirdik . Gönül abla ev aldı ve benn çok mutlu oldum onun adına.Huzurla, güle güle oturur inşaallah . Daha sonra annem de bana geldi , İcloş ile tülü sonuna

kadar açıp, pencere önüne sandalyelerimizi koyduk, kahvemizi yudumlayıp ,ışığı söndürüp, sanat müziği eşliğinde yağan karı ve bembeyaz olan etrafı seyrettik keyifle. Gece geç saatlere kadar cam önünden kalkmadık. Çok güzeldi yaaa. Ertesi gün İclal erken kalkıp bize harika bir kahvaltı hazırlamış sağolsun. Kendi evimde ağırlanmak çok hoş:) Öğleyin Gönül ablam da gene kahvelerini yapıp çıktı bana:) Ben tembel değlim dostlarım iyi:) O güzel kahveleri de cam önünde kar topu oynayanları seyredek yudumladık. Sonra Hacı teyzem girdi annemle uzun uzun muhabbet ettiler. Ve akşamına Nilü ye gittik, yemeğe görümceleri ve kayınvalideleri gelecekti, biraz yardım ettim.

Ben görümceleri ile döndüm ve dün geceyi yolların bozuk oluşundan dolayı amcamlarda geçirdim. Trafik felç olabilir, işler aksayabilir ama ben seviyorum karı. İnşaallah kar dolayısı ile kimse zor durumda kalmaz ve kar ara sıra yağar. Yukarıdaki resmi iş yerimin penceresinden telefonumla çektim. Görünen manzarın 3 katı daha var ki ben hepsini alamadım:) Böyle de bir avantajım var çalıştığım şirkette. Hep olumsuzluklardan bahsetmeyeyim değil mi:)

Kar gibi bembeyaz, yumuşak, sabırlı bir gönle sahip olmamız dileği ile...

13 Şubat 2008 Çarşamba

İyi ki doğdun Ahmet Erenciğim...




Merhaba, bu günlerde doğuran doğurana:) Dün de sevgili kuzenim Rukişimin biricik oğlu Ahmet Erenimizin doğum gününü kutladık. Ahmet Eren 3 yaşına ayak bastı. Rukiş'in doğumları hep zor oldu. Zeynep Yaren de, Ahmet Eren de Rukiye'yi ve bizi çok üzgü doğumdan sonra:( Hele Eren haftalarca hastahanede yattı, doğar doğmaz. Rukiye'nin halini hiç unutamıyorum :( Ameliyattan ayılırken oğlunu sorup görmek istediğinde ne cevap vereceğimizi şaşırmıştık:( Doğduktan sonra yüzünü görememek ne büyük acıdır evladının:( Ama şükürler olsun geçti , şimdi Eren çok sağlıklı ve çok afacan bir çocuk. Allah annesine sabır versin:) Çocuk yaramazlık yapmak için yaratılmış:) Tıpkı babası :) Erhan Abimin çocukluğu dillere destandır da:)... Fakat biz büyükler nesense unuturuz geçmişimizi, o hastalık sebebiyle yaşadığımız üzüntüleri de şikayet eder dururuz:( Unutmak büyük bir nimet ; fakat bilinçli kullanılmalı. Neyi unutup neyi unutmayacağımızın kontrolü bizim elimizde olmalı. Bence bunu becerebiliriz:) Mesela Erhan abim çocukluğunu ve önlenemez yaramazlığını ve Rukiş hastahanede yaşadığı acılı dönemleri hatırlarsa tahammüleri sanırım daha da artacaktır. Hakikaten ebeveyn olmak zor zanaat. "Bekara karı boşamak kolay" biliyorum, benim çocuğum olmadığından zorluklarını -empati kursam da- yaşamamış biriyim; fakat aklın yolunun bir olduğunu da biliyorum. Elbette anne baba olmak çok zor, kolay olsa Allah annelerin ayağının altına Cennet'i vaad eder miydi? Cennet ucuz değil:) Zorluğun yanında yaşanılan mutluluklar, anne olmak isteyip de olamayan bir çok buruk gönüllü kadınların yaşadığı hüzün göz önüne getirildiğinde zor anların gelip geçeceğini ve mutlaka büyüyüp bu günleri güzel başarıları ile unutturacaklarını göreceğiz inşaallah.

:))) Ben neden bunları yazdım yaw:) Sanırım 12 çocuğun olduğu bir akşamdan çıkıp, bir de Ahmet Eren 'in yaramazlığını görüp bunları dillendirme ihtiyacı hissettim:) Başım şişti de:) Fakat her şey çok güzeldi, çocuklar çocuklarla mutlu. Onların mutluluğu başımın şişmesine değiyor:) Rukiye son anda yapmaya karar verdiği doğum günü için çok güzel mamalar hazırlamış.Hangi ara yaptı anlamasam da hepsi çok lezzetliydi, ellerine sağlık Rukişim. Her şey için çok teşekkür ederim. Canım Ahmet Erenim ,Allah sana hayırlı uzun bir ömür versin, sağlık, başarı, huzuru da yanında...

Sevgiyle...

12 Şubat 2008 Salı

Garipçe Köyü'nde bir pazar kahvaltısı...


Merhaba, Cumartesi günü komşum Figen'de Kahvaltımı, Hilal' de de kahvemi içtim komşularımla beraber:) Akşamına malumunuz üzre Asaf'ın doğum gününe katılıp, annemi alıp ablama gidip,yeğenlerimi sevdim.

Pazar sabahı ,Elmas, ben, Saliş Sarıyer'in ilerisindeki Garipçe köyüne köy kahvaltısı yapmaya gittik.Rastgele girdiğimiz Asma Altı Balık Restaurantı' nda çok güzel karşılanıp , ağırlandık. Bol çeşitli kahvaltının yanında, mıhlama ve mısır ekmeği de sunmaları çok güzeldi. Mısır ekmeğine bayıldım doğrusu. Sağolsunlar ne istersek yapmaya hazırdılar ve Elmas'ın isteği üzerine melemen de yaptılar. Köye uygun bir köy kahvesi şeklindeki restaurant ,salaş bir mekandı. Ortadaki soba çok hoştu. Çayımız o sobanın üzerinde duruyordu mesela. Daha sonra bize sobada kestane yapıp ikram ettiler ve en sonunda da çok lezzetli bir Türk kahvesi ikram ettiler. O gün hava çok bozuktu ama her şeye rağmen Garipçe Köyü 'nün gezilip görülmeye değer bir yer olduğuna kanaat getirdik. İnşaallah baharda da gidip doğanın ve denizin tadını çıkarmaya çalışacağız.

O gün öğleyin eve dönüp biraz iş yapıp, dinlendik Saliş ile. Akşam da Deniz ve Derya geldi bize.

Dinlenerek geçirmeyi planladığım haftasonum, pek dinlenememiş olsam da çok güzeldi.

Darısı diğer haftasonlarımın başına:) Çabuk gel canımın içi Cumartesi ve Pazar:) ...

İyi ki doğdun Mehmet Asaf'ım...



Merhaba, Cuma günü bahsettiğim gibi , 9 Şubat Cumartesi günü Mehmet Asaf'ımın doğum günüydü. Geçen yıl o gün sabah 5,00 gibi haber aldım en yakın arkadaşım Hilal'in hastahaneye gittiğini. Saliş ile birlikte bir taksiye atlayıp soluğu aldığım hastanede, Hilal'in çaresiz ağlayan halini ve benim bir şey yapamamamı hiç unutamayacacağım. Elini tutup dua okuyabiliyordum sadece:( Onca bekleyişten sonra sezeryana alınışına yıkılışı da hep aklımda. Ama nasip herşey, sancıya dayanamacağını düşünüp , kolaycılığa kaçıp ve bencilce düşünen annelerden değildin ki sen Hilal, Asaf'ı normal doğurabilmek için elinden gelen her şeyi yaptın. Sağlık olsun...

Sonrasında, dünyalar güzeli Asaf'ı kucağımıza aldığımızda yaşadığımız mutluluk, öncesindeki olumsuzluğu unutturmaya kafi idi:) Sen hala normal doğuramayışının sinirini yaşasan da ben böyle düşünüyorum:) Asaf benim öz yeğenim gibi; çünkü annesi öz kızkardeşim gibi... Annemin de dördüncü kızıdır. Fakat Asaf biraz narin içime katasım gelse de , yaklaşamıyorum hemen ağlıyor:)

Canım çok tatlı maşallah, Allah bütün ömrünü huzurla ve sevgiyle yaşamayı nasip etsin ona ve ailesine. Cumartesi günü ilk doğum günü olması dolayısı ile annesi çok güzel hazırlanmış ve hazırlamış Asaf'ı. Doğum günü pastasını özenle yaptırdı . Nette çok bakmıştık ki ; gezelediğimize değmiş:) Asaf Beyimiz çok şıktı. Takım elbisesi günümüz trentlerine uygun ve spordu:) Mamalar hala aklımda:( öyle çok çeşit vardı ki hemen tıkandım ve yiyemediklerim aklımdan hiç çıkmıyor:) Sadece çekirdek aile olmasına rağmen kalabalık bir doğum günü idi. Herkes Asaf'a cicili bicili birbirinden şık kıyafetler alırken , ben her zamanki gibi marjinal olmak istedim sanırım ve bütün bir yıl yeğenime iyi bakan annesini ödüllendirmek isteyip, kahve makinesi aldım Saliş ile birlikte:)

Canım Mehmet Asafcığım , çok uzun bir ömrü,sağlıkla, huzurla,sevgiyle ve birlikte yaşaman duası ile... Seni seviyorum...

8 Şubat 2008 Cuma

Hoşgeldin Naz, sefalar getirdin:)

Merhaba, Çarşamba günü Yaprak Dökümünün bittiği saatlerde:))))) çok hoş bir müjde aldım annemden. İzmir'deki biricik süt kardeşim ve kuzenim Ayşe'min nur topu gibi bir kızı oldu:) İsmi Naz. "Naz koyma, nazlı olur" dediysem de dinletemedim ve doğmadan ismi ile müsemma olduğunu gösterdi bizlere. Hanımefendi çok geç geldi:( Haftalardır beklemedeydik; neyse ki annesini bıçak altına yatırcakları sırada , geleceğinin sinyallerini vermiş:) Canım Ayşem sabah 7,5 da gittiği hastaneden, akşam 22,00 sularında mutlu haberi verebildi bize. Bu kez bebek doğduktan sonra haberimiz oldu bu durumdan, ilk doğumunda 26 saat çektiği sancıyı biz de onunla birlikte çektiğimiz için, bu sefer haber vermemeyi uygun görmüş:) Canım Naz çok şanslı bir bebek, inşaallah hayatı da hep mutlu,huzurlu ve sağlıklı geçer. Çok iyi bir annesi ve babası var.En önemlisi de dünyalar tatlısı bir abisi. Hasan anne tarafımın ilk yeğeni , benim de süt yeğenim:) Onu çok ama çok seviyorum ve de çok iyi bir abi olacağını biliyorum. Canım Ayşe'm ,Naz ile mutluluğunuz çoğalır inşaallah.

Allah çocuğu olmayan herkese , hayırlı ise bu mutluluğu tattırsın, bana da:)

Melek yüzlü çocukların, sevgiyle yaşayacağı bir dünyada, soluk alıp vermek temennisi ile...

Nilü hortladı:))

Merhaba, Günler geldi geçti, çok şükür Cuma bugün:) Bütün bir hafta gene çok yoğun geçti. Nilü hortladı ve gene geldi:) Alah'tan tatil bitiyor:) ve Allah 'tan bu kez kayınvalidesinde kaldı:) Ama her gün " bu akşam bi yere gidelim" diye beni aradı. İyi ki aynı semtte değiliz, bizim tarafalrda otursa evliliği tehlikeye girer Allah korusun:) Bayılıyor benim arkadaşlarıma gitmeye. İyi ki çat kapı gideceğimiz dostlarımız var:)

Pzt günü sıkıcı bir gündü:( Erkek kardeşim gene evde kalma isteğini ısrarcı bir şekilde dile getirip, bizden onay alamayınca da çirkinleşti:( İstediği olmayınca çok kırıcı ve pişman olacağı sözler söylüyor:( O gün evde tansiyon epey bir yükseldi.Neyse geldi geçti çok şükür:) Bir de tatili bitip , hayırlısı ile dönse daha rahat olacak:)

Salı günü bir kaç haftadır annemin rahatsızlığını bahane edip katılmadığım :) rutin toplantımızı gerçekleştirdik arkadaşlarla.Oradan da Deniz, Derya ,Saliş ve ben dürüm çiğ köftelerimizi alıp, İstiklal Caddesine çıktık . Rastgele girdiğimiz bir cafeyi çok beğenip epeyce oturmuşuz. Uzun zamandır görüşmüyorduk iyi oldu.Gerçi sohbet edemedik, zira tabu oyununa öyle bir daldık ki anlatamam. İlk kez oynadım tabuyu ve çok keyif aldık hepberaber. Allah'tan cafe sakindi de kahkahalarımız ile kimseyi rahatsız etmedik:)

Çarşamba günü kabus geri döndü:) Şaka şaka yeğenlerim ve en iyi arkadaşım olan Nilü (ablam) her zaman beni mutlu eder, kafamı da balon:)))...Yukarıda da yazdığım gibi gündüz kayınvalidesinin tarafı ile gezdi ,akşam benimle:) Saniyesini boş geçirmiyor uyanık:) Akşam Serpil'lere gittik birlikte. Görümcesi Serap , Saliş ve kuzenim Sevde de geldi. Serpil'in annesi Mümine Teyze bizi çok güldürürdü normalde fakat o gün formunda değildi, zor aldık ağzından lafları gene de hoş vakit geçirdik. O akşam ,Nilü'yü kayınvalidesine bırakıp, Sevde ile evimize döndük.

Perşembe günü Nurgül'e gittik. Geçen hafta Aysel'de yediğimiz kumpiri unutamayıp, olayı genişletmeye karar vermiştik. Nurgül dahiyane bir fikirle kocaman patatesleri taş fırına götürmüş. İç malzemeleri de özenle hazırlamış. Ben kaşar peyniri ve tereyağını karıştırırken acemilikten olsagerek patatesleri biraz bozdum:) Ama bir cafe açma fikri oluşturmama bu acemiliğim mani olamadı:) O akşam Serpil ,annesi ve kardeşi, Aysel ve çocukları, Serap , çocukları ve Nilü ile yeğenlerim de Nurgül'deydi. Kumpir keyfinden sonra yaptığımız fasıl keyfi ile çok ama çok hoş vakit geçirdik hepbirlikte. Taşekkür ederim Nurgülcüğüm bütün misafirperverliğin için. Serap ve Nilü oradan bize geldi ben onlara kahve makinemle Türk kahvesi yaptım:) Epey geç saate kadar oturdular:) Allah'tan Nilü görümcesi ile kayınvalidesinde kaldı:)))

Bugün ise epey stresli bir iş gününü bitiriyorum çok şükür. Yarın Mehmet Asaf'ın 1.yaşgününü kutlayacağız inşaallah. Başka bir program yapmayı düşünmüyorum ,zira evimi özledim ve de komşularımı. Bol bol dinlenmeyi planlıyorum ,umarım muvaffak olurum:)

Pazartesiye görüşmek üzere ,sevgiyle...

4 Şubat 2008 Pazartesi

Pazar...

Merhaba, Cuma ve Cumartesiyi anlatmak öyle uzun sürdü ki, Pazar gününü ayrı yazayım dedim:) Zaten ayrı ve özel bir sayfa ayırmayıp, Sevinciğimden övgüyle söz etmezsem kafamı kırar:) İlla , ne kadar hamarat olduğunu bloğumda belirtmemi istedi:) Sevin bekar, becerekli, zeki ve çok hoş bi hatundur:))))

Oldu mu şeker:)))

Dün Sevin 'e gittim de , söylemesi ayıp bir sürü mamalar yapmış, ellerine kollarına sağlık hem Sevin'in , hem de annesi Behice teyzenin... Annemi de götürdüm Sevin'lere... Yıllardır arkadaşım ve annelerimiz ancak dün tanışabildi. Ama çok iyi kaynaştılar. Nasip düneymiş ne yapalım. Behice teyze çok tatlı biri ve çok vergili. Bize patik hediye etti sağolsun :) Bol bol muhabbet edip ,güzel vakit geçirdik. Sevin'in arkadaşı Ayşe de bizimleydi , o da çok kibar ve hanım bir arkadaş, hayran oldum vallahi...

Sevin söylemeden edemeyeceğim iyisin ,hoşsun da biraz pratiğe ihtiyacın var:) Çok yavaşsın zira... Kitaplardan başını kaldır da az biraz mutfağa gir:) Uyuşuksun,uyuşuk:)))...

Sevinler'den akşam üstü kalkıp İclal'in annanesine gittik. Dedesi Salı günü vefat etmiş İclal'in ve benim yeni haberim oldu:( Duyar duymaz da gittik. Allah rahmet eylesin , mekanı Cennet olsun inşaallah...

Oradan da yengemlere gittik:) Annem evden dışarı çıkamamanın acısını iyi çıkardı doğrusu:)

Yengeme müstakbel dünürleri iade-i ziyarete gelmişti de gündüz, havadis alalım dedik:) Her şey yolundaymış, çok güzel geçmiş, kaynaşmışlar maşallah...

Nişan yakın görünüyor:) Biraz geç olsa da ,o zamana kadar zayıflasam:))))

Bu arada dün Vakit gazetesinde yayınlanan bir yazı dizisinde halamın kızı Ayşe 'nin roportajı yayınlandı. Hemen aldım ve gururla okudum, elbette biraz da hüzünle:( Ayşe başörtüsü yasağında tek tercihle kazandığı İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesini bırakmak zorunda kalmıştı 2.5 yıl:( Daha sonra dayanamayıp, peruk takarak okuluna devam etmişti.O süreci, okulundan ayrı kaldığı yılları, geri dönmesini,sancılarını ve yaşadıklarını çok güzel ve samimi bir dille ifade etmiş Ayşem.

İnşaallah onların yaşadıklarını kimse yaşamaz artık, özgürce yaşanılan bir ülke olur Türkiyem...

Herkes için özgürlük istiyorum , kimse bu anlamsız yasaklar yüzünden acı çekmesin artık:(

Yüreklerin ve fikirlerin özgür kalacağı güzel günlere...

Cuma,Cumartesi...

Merhaba, herkese hayırlı,bereketli,sağlıklı bir hafta diliyorum. Ben gene çok yoğun günler geçirdim:) Ablamlar bizde kaldı ya , biraz da sesli günler:)... Annem hep "ellerin kızları annelerinden çıkmaz, işini gücünü görür" diye sitem eder dururdu. Bu kez "ay kızım eşinle, yuvanda Allah sana mutluluk versin "dedi ablama :) Ablam da "ne oldu anne bi daha sitem etme o zaman,ellerin annesi de torunlarına bakıyo"dedi:) Annem çocuklar varken bi yere gidemediği için epey zor günler geçirdi de:)))

Hakkaten yaaa bizden geçmiş sanırım:) Haftada bir gün gördüğümüzde yaramazlıklarını anlamıyormuşuz, meğer Nilü çok çekiyormuş bizim veledlerden:) Hiç sebepsiz biri susuyo biri başlıyor ağlamaya. Bazen ikisi birden:) . Uyku yok zaten, gece daha fazla azıyorlar:) "Hepiniz bakın bi" deyip ordan oraya atlamaları yok mu:) Kafa dayanmıyor seslerine ve hareketlerine:) Gene de ısrarlıyım 3. yeğenimi istiyorum şiddetle ; çünkü çok ballar her şeye rağmen:) Kalabalık aileleri çok seviyorum:)

Cuma günü Ömerimizi doktora götürdü annesi. Sedef çıkmıştı ilkokula başlayınca ilaçlarla sönmüştü, bu sıra çok fazlalaştı:( Doktor "sakın gezmeyin cildiyeci cildiyeci, çocuk psikoloğuna götürün" demiş. Ablam "okula başlayınca oldu" dese de; ben de doktor gibi kardeşi sebebi ile olduğunu düşünüyorum:( Hiç kolay değil ilk göz ağrımızdı Ömer , çok çok seviliyorken, sevgisi kardeşi doğunca bölündü, bir de büyüdü eskisi gibi kucağa alınıp sevilmiyor:( Alperen ise 4 yaşına basacağı halde hala bebek gibi olduğundan, bebek gibi seviliyor. Ne kadar dikkat etsek de olmuyor işte:( Alperen kucaklarda geziniyor. Ömer'in kardeşi ile çok hoş ilişkisi var tepkisini gösteremediğinden, sedefle ortaya çıkmış olsagerek:( Canım Ömerim bilmeli ki, bizde ikisine de yetecek çok bol sevgi var. O bizim ilk göz ağrımız. Hayatta hiçbir şeyi kafaya takmaya değmiyor. Sağlık bir daha bulunmuyor. Bitanem bunları anlayacak yaşta. Bu durumu da atlatacağına eminim ben.

Cuma akşamı Aysel 'e gittik .Nilü bizdeyken kafesten çıkmış gibi oluyor:) Her anını değerlendirmek istiyor:) Benim arkadaşlarımın her daim kapıları açık da bize, gidecek yer bulmakta zorlanmıyoruz Allah'tan:)Nurgül de vardı Aysel de, çocuklar bayram etti:) Bizimkiler pek bi yere gitmediğinden azcık sapıttılar:). Alperen sürekli pantolonunu ve iç çamaşırını indirdi mesela:)))

Cumartesi, biletlerini bir hafta önce karne hediyesi olsun diye aldığım tiyatroya götürdüm yeğenlerimi. 7 çocuk olunca tek başına başa çıkamayacağımdan anneleri de geldi:) Nurgül,Birsen,Aysel ve Nilü... Çocuklar çok mutlu oldu, canlarım benim onların sevinci her şeye değer. Oradan parka gidip, doyasıya oynamalarını seyrettik. Oradan Eyüp 'e geçip karnımızı doyurduk, teras katında bir lokantada. Oradan teleferikle Pier Loti'ye çıktık. Birer çay içtik hepbirlikte. Yürüyerek indik Pier Loti den , tekrar bir parka gidip çocukların bitmeyen enerjilerini çıkarmalarını seyrettik, kağıt helva yiyerek:) Sonra sandalla karşıya geçip bizim evde Türk kahvesi ödülü verdik, biz büyükler kendimize:) Çocuklar çok mutlu oldu, tabi biz de... Havanın yazdan kalma bir günde olması da çok sevindirici idi. Bunu sık sık tekrarlamalıyız da sanırım yaşlanmışız ben çok yorulmuşum akşam 20.00 de bir yattım bi daha kalkmadım:) Bizim Alperen gene gözdeydi:) Kızlar ona bayılıyor, çocuk öpücük manyağı oldu:) Rüşvetçi olduğunu farketip, hepsi ona ne vereceklerini ne alacaklarını şaşırdılar ki, en çok beyimiz onu sevsin:)) Ömerim gelip gidip beni öptü"teyzeciğim büyüyünce de ben seni tiyatroya götüreceğim, yemek de ısmarlayacağım " diyor. Balım yaaa çok ince düşüncelidir,ama ince düşüncenin zararını görmeye başladı:(

Harika bir gün geçirdiğim için, başta çocuklar olmak üzere asıl ben hepinize teşekkür ederim .

Bunu tekrarlayalım:) Sevgiyle, birlikte...