26 Ocak 2010 Salı

Naparsınız,ben Kıbrıs'dan geliiim:)

Merhaba, başlıktan da anlayacağınız gibi Kıbrıs çıkartmasını yapabildim:) Çıkartma lafını geri alıyorum, zira 1974'de yapılan çıkartmayı küçültmek istemem. Ben gezdim,gördüm ve geldim...
İstanbul'u beyaza bürüyen kar yağışı nedeni ile havaalanına gideceğimizden,uçağın kalkmasından emin olmayarak Rukiye ile çıktık yola. Hiç sorunsuz yetiştik ama uçak 2 saate yakın rotarlı kalktı. Havaalanında beklerken 5,5 yaşındaki Özlem bizleri beklemenin sıkıntısından kurtardı. Harika bir kız çocuğu, konuşması, zekası, oyunları ile mest etti bizi. Ben otel rezervasyonumu kararsızlıktan bir türlü yaptırmamıştım. Bir kaç isim ve numara kaydedip Kıbrıs'a vardığımda netleştirmeyi düşünmüştüm. Özlem'in annesi Yakın Doğu Üniversitesinde öğretim üyesiymiş,sağolsun not aldığım otellerden birini rahatlıkla tavsiye edince onun tavsiye ettiği otele hemen rezervasyonumu yaptırdım. Kıbrıs'a vardığımızda servis aracının geç kalkacağını öğrenince otelimizi aradık bize taksi gönderdiler. Bu arada taksilerin Mercedes oluşu ve ücretlerinin çok pahalı oluşu ilk izlenimimizdi:) Pardon arabaların direksiyonlarının sağda oluşuydu ilk izlenimimiz:) Cidden bu duruma otamatik davranışlarımız nedeni ile tüm gezi boyunca alışamadık. Arabalar sağdan gelirken biz hep sol tarafa baktık durduk:) Otele varmadan,çorbacıya gittik. Koca günü bisküvi ile geçiştirdiğimizden geç saat de olsa yemek yemeden uyuyamazdık. Karnımızı doyurduktan sonra otelimize yerleştik. Cidden temiz ve güzel bir yerdi. Sabah biraz geç kalktık yorgunluktan. Kahvaltıdan sonra ise akşam döneceğimiz için hemen program yapmak istedik. Otelde kalan Ayşe Hanım bize bu konuda yardımcı oldu sağolsun kendi taksisini çağırdı. Taksi şoförü Halit ağabey ile tanışmamız da Ayşe Hanım'ın sayesinde oldu. Halit ağabey tüm gün bizi şiddetli yağmura rağmen gezdirdi sağolsun. Her yerde iyi insanlara rastlıyor olmamdan dolayı şükrettim, her ne kadar Halit ağabey "o sizin iyiliğiniz" dese de. Cidden bizi kendi kızı gibi gördü, bizi götürdüğü yerleri gezdirerek yağmurdan nasibi aldı. Kıbrıs'ın havası çoğu kez güzel olurmuş ama bizim kısmetimize bol şiddetli yağmur düştü. Berekettir, şikayetimiz olmadı elbette. Biraz hastayım şu an o kadar:)
İlk durağımız Girne Kalesi idi. Gördüklerimin arasında en güzel kale bu kale diyebilirim. Limana hakim kalenin M.S VII .yy. da Arap akınlarına karşı Girne'yi korumak için Bizanslılar tarafından yapıldığı bilinmekteymiş. Kale içersinde Zindanlar, ST George Kilisesi, Kırnı mezarı canlandırması, Akdeniz Mezarı buluntusu, Batık Gemi Müzesi(2300 yıl öncesine ait olduğu söyleniyor), Venedik Kulesi, Luzinyan Kulesi, konferans ve sergi salonu ve Sarnıç bulunmakta. Tabi ben bunların hepsini sanırım görmedim. Müze broşürüne bakarken farkettim. Gördüğüm yerler,tarihi kalıntılar ve kaleden gördüğüm manzara büyüleyiciydi doğrusu. Kaleyi gezerken şiddetini artıran yağmura daha fazla dayanamayıp Gİrne Marinasındaki bir lokantaya sığınıp Halit ağabeyin ikram ettiği Türk kahvemizi yudumladık. Marinanın manzarası da harikaydı.
Sonraki durağımız Karaoğlanoğlu Şehitliği idi. İşte burada duygularımız doruğa ulaştı. Hafif marş müziği şehitlikte insanın milli duygularını daha da arttırıyordu. Şehitlerin mezarlarında Fatiha okurken onlara ne kadar dua etsem az diye düşündüm. Açık alanda sergilenen Barış Harekatında Rumların terkettiği zırhlı araçlar ve ağır silahlar sergilenmekteydi. Her savaşta olduğu gibi alet -edavat konusundaki eşitsizliği de hatırlamış oluyor insan bu araçları gördüğünde. Şehitlikle aynı bahçedeki Barış ve Özgürlük Müzesi de şehitlikten sonra daha da anlamlı gezdiğimiz yerlerdendi. Burası Barış Harekatının başladığı gün karargah olarak kullanılan bir ev. Evin girişinde meydana gelen şiddetli patlamada Albay İbrahim Karaoğlanoğlu , Pilot binbaşı Fehmi Ercan ve iki er şehit olmuş. Patlamanın izleri duvarlarda hala mevcut. Müzede Barış harekatının tarihi süreci, ele geçirilen silahlar,şehitlerimizin resimleri, şehitlerin üniformaları ,özel eşyaları sergilenmekte.
Sonra Türk askerinin adaya ilk çıkış noktasını ve Barış ve Özgürlük anıtını gördük.
Sonraki durağımız Bellapais Manastırı idi. Beşparmak dağlarının eteğinde bir kaya üzerine kurulmuş manastır Gotik sanatının bir şahaseri ve Yakın Doğu'daki en güzel örneği olarak bilinmekte. Burası da bana göre harikaydı. Manastırda ön avlu, kilise, revaklı avlu, yemehhane, mahzen, mutfak, mutfak avlusu, atolyeler,meclis odası, kilise eşyalarının korunduğu oda bulunmakta..
Sonra Hz. Ömer Türbesi'ni ziyaret ettik. Burada Muaviye ordusu komutanlarından Ömer ve altı arkadaşının kabirleri mevcut.
Sonra çok az yemek yiyip,sık acıkan Rukiye daha fazla dayanamayınca Halit ağabeyin tavsiyesi ile Eziç Restauranta yemek yemeğe gittik. Bu restaurantın Kıbrıs'da bir çok şubesi var. Güzel ve nezih bir yer. Çalışanları da gayet ilgiliydiler sağolsunlar. Kıbrıs'da ne yenilir diye araştırdığımızda bize tavsiye edilen şeftali kebabını sipariş ettiğimizde garsonun uyarması ile birimiz başka bir şey söyledik ki şeftali kebabını tattıktan sonra garsona minnettar kaldık:) Bir kere şeftali ile ilgili bir yemek beklerken uzaktan ,yakından alakası olmayan kuzu eti ile yapılan ve içinde soğan olan bu yemeğin adının neden şeftali olduğunu hayretle sorunca garsona aldığımız bilgi bizi şaşırttı. Şef Ali'nin yaptığı bir yemek olduğundan bu ismi almış olabilirmiş:) Bir daha Kıbrıs'a gidersem tatmayacağım bir yemek olduğu konusunda Rukiye ile hemfikirdik. Neyse ki birimizin söylediği piliç dolma kurtardı bizi gayet lezzetliydi, yapanın ellerine sağlık. Meze olarak gelen humus, tartar, zeytinli ekmek ve zeytinyağı sosu da çok güzeldi Sonrasında ikram edilen çay ise sırılsıklam olan bizim en azından içimizi ısıttı, çok iyi geldi.
Sonraki durağımız evdeki kahve fincanlarını sakar olan benim tek tek kırmasına karşılık annemin ceza olarak ısmarladığı fincan takımını almak için gittiğimiz bir hediyelik eşya mağazası idi. Annemin gönlünü şık ama özel olmayan bir fincan takımı alarak aldım:) Hilal'in ısmarladığı Hellim peynirini de buradan aldım. Yalnız çalışanları çok suratsızdı,söylemeden geçemeyeceğim:)
Sonra St. Hilarion Kalesi'ne gittik ki malesef kaleyi gezmek nasip olmadı.Ziyaret saati bittiğinden dışını görebildik sadece. Bu kele Kıbrıs'ın en temel kalesi ve Ortaçağ'a ait en etkileyici mimariye sahip olanlarındanmış. Kaleye çıkarken gördüğümüz manzara dahi göremesek de bu kaleye kadar gelmemize değdi. Pusun dağları kapladığı manzara bile süperdi doğrusu.
En son Girne ile Lefkoşa arasındaki şehit Türk askerlerinin kabirlerinin bulunduğu Boğaz şehitliğine gittik. Burası da duygularımızı coşturdu, Türkiye'nin çeşitli yerlerinden gelen erlerimizin memleketlerini okuduğumda bir bütün olmanın gücünü hissettim.
Lefkoşa'ya geçtiğimizde görebileceğim müzeler ve tarihi yerler malesef kapanmıştı. Mevlevi Tekke müzesine gittik kapalıydı. Lefkoşa Kıbrıs'ın beş şehrinden biri ve başkenti. Dolayısı ile memur şehri. Resmi binaların küçücük oluşu ilgimi çekti. Hele bir mahkemesi var, çok şirin bir bina . Kıbrıs'ın en eski oteli olan Saray oteli gördük,Rum sınır kapısına kadar gittik,Büyük Han'a gittik kapalıydı,Selimiye Camiini ziyaret ettik , Saçaklı eve gittik kapalıydı:)Lüzinyan'ın evi kapalıydı,Haydarpaşa Camiini gördük, Girne Kapısını gördük,meclis binasını gördük,Türk elçiliğini gördük. Baktık ki her yer kapanmış bir çay bahçesinde Halit ağabeyin ısmarladığı çaylarımızı yudumlayıp havaalanına doğru yola çıktık. Yol üstünde bir markette durup daha önce duymadığım harika kokusu ile portakal ve mandalina aldık ailelerimize tattırmak için. Asıl yetiştiği bölge olan Güzelyurdu da görebilsek çok daha iyi olurdu tabi.
24 saat bile kalmadığımız Kıbrıs'da daha görülecek öyle çok yer var ki malesef zaman buna yetmedi. Ama gördüğümüz yerler Kıbrıs'a iyi ki gelmişiz dedirtti bize. Çok sessiz,sakin olan bu yer onca yorulmamıza rağmen ruhumuzu dinlendirdi. Trafiğin 't' harfi yoktu, korna sesi duyulmuyordu hiç, yerleşim çok düzenliydi, evler az katlı ,hatta çoğu bahçeli villa şeklindeydi. Bir ada olmasından dolayı baktığın her yerde muhteşem denizi görmek çok güzeldi. Biz Kıbrıs'ı beğendik, gitmek isteyene tavsiye olunur efendim:) ...

1 yorum:

Hamiyet dedi ki...

Varya seni bağlayacam artık :) yetişemiyorum kız hızına :) Geniş ailede diyor ya "kız elekçi" bende sana artık öyle diyecem :) şaka bir yana gez dolaş şu dünyanın tadı çıkar ve böyle gezdikçede anlat ki biz de gitmiş gibi olalım şekeyyy...