6 Ağustos 2008 Çarşamba

Erdem Beyazıt'ı unutmadım...


Merhaba, 7 Temmuz günü ebedi istirahatgahına uğurladığımız şair, düşünce adamı ve eski milletvekili Erdem Beyazıt 'ı rahmetle anıyor ,ailesine ve edebiyat dünyasına başsağlığı diliyorum. Benim boş ama yoğun gündemimden dolayı bu yazıyı biraz geciktirdim, ama bahsini geçmeden edemeyeceğimi düşünüyordum, ki en sevdiğim şairlerdendi kendisi. Erdem Beyazıt'ı ilk olarak Recep Tayyip Erdoğan'ın çıkardığı şiir kasedinde , Beyazıt'ın yazdığı bir şiiri seslendirmesi ile tanımıştım. Daha sonra arkadaşım Fatma , bana bir şiir kitabını hediye etmişti "seni sevdim,şiiri sevdim,sen de beni sevdin.Hissettim,hissettirdim".cümlesini not düşerek. O kitaptaki şiirleri kaç kez okuduğumu hatırlamıyorum. Çok ama çok beğenmiş, defalarca da Fatma 'ya teşekkür etmiştim. Ne kadar yalın yazıyor ve bir o kadar da vurgulu yazıyordu şiirlerini. Daha sonra Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen bir şiir programına katılmış ve orada çok beğendiğim şiirini kendi sesinden dinleme şansım olmuştu. Bir şiiri en güzel şairi okurdu ya, onun dilinden dinledikten sonra daha da çok beğenir olmuştum şiirlerini.
Ve okulumun pilav gününde Sevin'den öğrendim vefat ettiğini:( Ertesi gün cenaze merasimi vardı. Çok üzülmüştüm. Kolay yetişmiyordu böylesi insanlar, bir yıldız kaymıştı edebiyat dünyasından. O yıldız ki tamamlayıcı rol oynuyordu karmakarışık ufkumuzda ve edebiyatımızda. Şimdi onu şiirleri ile her daim hatırlayacak; şiire, bana ve edebiyata kattıklarından dolayı minnetle yad edeceğim. Ruhun şad, mekanın Cennet olsun Erdem Beyazıt...
BİR PORTRE
Engin sakin berrak bir denize
Uçsuz bir kumsaldan ağır ağır
Nasıl yürürse insan
sokrates öyle yürüdü ölüme.
Tilmizleri (talebeleri) ağlaşırken
O vasiyet ediyordu
--- Asklepyos'a bir horoz borçluyuz
___Unutmayınız.
Ne tuhafsınız dostlar
Güçsüz kadınlar gibi ağlaşmak niye
Yükselmek varken ölümsüzlüğe
İnancına sahip olmak
İnsan olmanın şartı
Kölelikler içinde en onulmaz kölelik
Hayatın ölümcül yanına
Takılıp kalmak değil mi?
İlkin ayaklarında duydu Sokrates
Zehirin soğukluğunu
Ve yavaş yavaş ölüm
Yükseldi göğsüne çenesine
Dudaklarında donan son bir tebessümle
Bir işaret taşı da böylece
Sokrates dikmiş oldu ölüme
KENDİ ÖLÜMÜME AİT BİR DENEME
Bir gün öleceğim biliyorum
Bunu her an ölür gibi biliyorum
Anamın yüreğinde bir kor
Ölene dek sönmeyecek bir ateş
Kımıldanıp duracak hep
Karım bomboş bulacak dünyayı
--- Nolurdu birlikte ölseydik, deyip duracak
Oysa insan yalnız ölür
Ama o olmayacak dualarla teselli arayacak
Kızlarımın gırtlaklarında bir düğüm
Bir süre kaçacaklar insanlardan
Boşluğa düşmüş gibi bir duygu içlerinde
Sonunda onlar da kabullenecekler öylesine
Ölümüme en çabuk dostlarım alışacaklar
--- Yaşayıp gidiyorduk yahu
Ne vardı acele edecek!
Diyecekler
Biliyorum yaklaşıyoruz her an
Biliyorum oruçlu doğar insan
Ölümün iftar sofrasına.

BULMAK
Bir an kayboldun gibi! yaşadım kıyameti
Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti
Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma
Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma
Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından
Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından
Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde
Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde
Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş
Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş
Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine
Kapılıp gidiyorum saçının sellerine
Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar
Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın
Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın
Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi
Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi
Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım
Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım
Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden
İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden
Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm

Hiç yorum yok: