28 Ağustos 2008 Perşembe

Keklik ile tilki ve dedem ile "Allah belaa vere":))))))

Bir keklik bir kayanın başına konup ötmeye koyulmuş. O civarda dolanmakta olan tilkinin biri de iyice acıkmış halde, av arıyormuş . Kekliğin sesini duyunca, kayanın yanına gelmiş. Bakmış bakmış, ağzı sulanmış.Sonra ,kekliği lafa tutmuş.
"Ayakların kınalı,gerdanın benli, sesin de pek tatlı. Tıpkı anana benziyorsun. Lakin anan çok güzel göz süzerdi. Bakalım sen de onun gibi göz süzebiliyor musun" demiş.
Keklik kolayca aldanıp, gözlerini süzüvermiş. Kekliğin gözü yumulunca , tilki üstüne atılmış.Kekliği kaptığı gibi bayır aşağı koşmaya başlamış.
O zaman keklik tilkiye demiş k:
"Nasıl olsa Allah beni sana kısmet etmiş., yiyeceksin. Bari bir defacık olsun 'Yarabbi şükür!' de".
Bu teklif tilkinin aklına yatmış.
"Yarabbi şükür!" diye ağzını açıvermiş.
O zaman keklik pır diye uçup gene kayanın başına konmuş, tilki ise arkasından bakakalmış. görmüş ki, kekliği bir daha ele geçirmenin imkanı yok, öfkeyle söylenmiş:
"Karnı doymadan 'Yarabbi şükür!' diyenin Allah belasını versin".
Buna karşılık, keklik şunu söylemiş:
"Uykusu gelmeden göz süzenin de Allah belasını versin!"

:)))))))))))))))))))
Bu hikayeyi okuduğumda dedem aklıma geldi ve çok güldüm:) Neden mi, dedem de sık sık "Allah belanı versin" cümlesini kullanırdı. Hani bahsettim ya bir kaç kez nam-ı değer Aşık dedem, işte o:) Ailede öyle çok anılır ki dedem, geçenlerde annanemin vefatını anlatan annemin kuzeni , hastanede vefatını öğrendikten sonra, hastaneyi yıkarcasına feryat eden dedemin sözlerini söylediğinde hem hüzünlendik hem gülümsedik:)
"Allah belaaa vere Fatmaaaaam, beni bırakıp nere gittin"... :)))))))))))

Hiç yorum yok: