16 Şubat 2010 Salı

Son durak Konya ve Mevlana Hz.idi...

Merhaba, herkese güzel günler, bol muhabbetler diliyorum. Başlıktan da anlaşılacağı gibi haftasonunu annem, Belgüzar teyze, Rukiş, İclal ve Sevilay abla ile Konya'da geçirdik. Özellikle sevgililer gününde aşkın en güzel örneklerinden biri olan Hz.Mevlana'yı ve Şems'i ziyaret etmek büyük mutluluktu bizler için. Köyüm ile Konya'nın arasındaki mesafe çok kısa olmasına rağmen şimdiye dek gitmek nasip olmamıştı .Gezi planımı duyanlar sağolsun birer birer eşlik etmek isteyince sayımız altıya çıktı:) Rukiye'nin bir öğrencisinin velisi Konya'lıymış bizi kızkardeşinin misafir edebileceğini söylemiş. Biz kalabalık olduğumuzdan kabul etmedik bu durumu, onlar da bize öğretmen evini ayarlamışlar.Havaalanına gelince haberdar ettiğimizde kültür merkezi'nde semazen gösterisi olduğunu söyleyince biz direk Kültür merkezine gittik. Ayağımızın tozu ile haftada bir gün olan bu gösteriyi izlemek nasip olunca çok da mutlu olduk. Ruha huzur veren semazenler, ney sesi, klasik enstürmanlarımız ve harika melodilerle tüm yol yorgunluğumuzu unutturdu bize bu gösteri. Tüm gezi boyunca bizlerden ilgilerini esirgemeyen mihmandarlarımız Neşe abla, eşi , çocukları Fatih ve Kübra ile burada tanıştık. Gösteri sonrası önce çantalarımızı öğretmenler evindeki odalarımıza yerleştirip sonra da çok aç olduğumuz için hepbirlikte bir lokantaya girip karınlarımızı doyurduk. Biraz şehri turlayınca da odalarımıza istirahate çekildik. Sabah bizler kahvaltı yapıp hazırlanmaya çıktığımızda mihmandarlarımız erkenden bizi gezdirmek için gelmişlerdi bile. Bu gezide rehberimiz Fatih idi. Genç yaşına rağmen öyle güzel yetiştirilmiş bir delikanlı ki Fatih, bilgisine ve efendiliğine hayran kaldık hepimiz. İlk durağımız Karatay Medresesi idi. Şu an müze olan medresede Selçuklu dönemine ait çini eserleri sergilenmekte. İçinde Celaleddin Karatay'ın türbesi de mevcut. Bu medresenin ve şimdinin Çini müzesi'nin yapım tarihi 1251 yılı. Müze girişindeki kapı Selçuklu dönemine ait taş işçiliğinin en güzel örneklerinden . 2. durağımız Alaaddin Keykubat Camii idi . Selçuklu sultanlarının türbelerinin de olduğu bu cami Selçuklular'ın en eski ve en büyük yapısıymış. Anadolu Selçuklu Devleti ,şehri Bizanslılar'dan alıp başşehir yapınca buradaki yığma (suni) tepeye saraylarını ve Alaaddin Camiini yapmışlar. 1116-1155 ve 1220 yıllarında çeşitli hükümdarlar tarafından yapımı sürdürülmüş. En son Alaaddin Keykubat zamanında bitirilince de onun ismini almış. Cami içindeki 1. mihrap şu an yok,1155 de yapılan 2. mihrap duruyor.1116'dan kalma ağaçlar ve tuğlalar orjinal.Türbeler önce içindeyken yapının, sonraki tadilatlarda ayrılmış.Hünkar Mahfeli ,saray sultanlarının namaz kıldığı yer de fil ayağı üzerine yapılmış ve hala mevcut. Cami içideki abonoz ağacından kündekari sanatı ile yapılmış minber ise tam 40 yılda bir sanatkar tarafından tamamlanmış. Bu yapıları görünce eskinin sanata vediği değere hayran olmamak mümkün değil. Tabi bunda sanatçıların desteklenmesinin de çok büyük önemi var. Ekonomik sıkıntı çeken biri nasıl sabır gösterir yoksa bir yapıyı 40 yılda tamamlamaya. Bütün bu bilgileri camiinin temizlik görevlisinden öğrendik. Sağolsun bize bildiklerini aktarıp ,gezdirdi bu mekanı. Tepede bulunan ve 1936 yapımı Şehitler Anıtı'nın da içinde bulunduğu bir çay bahçesinde soluklanıp sonra 3. durağımız olan İnce Minare Medresesi Taş ve Ahşap Eserler Müzesi'ne gittik. Yine Selçuklu hükümdarları tarafından 1258-1279 yılları arasında hadis ilmi okutulmak üzere inşa ettirilmiş bir medreseyken daha sonra Selçuklu, Karatay ve Osmanlı taş eserlerinin sergilendiği bir müzeye dönüştürülmüş.

4. durağımız Sultan Selim Camii idi. 1566-1574 yılları arasında 2. Selim tarafından babası Kanuni Sultan Süleyman'a hediye olarak yaptırılmış olan camiye 1795 yılında Yusuf Ağa Kütüphanesi eklenmiş.Bu camii Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri. Buradan ayrıldıktan sonra Üçler Mezarlığı'nın önünden geçtik ki burası da Konya'nın en eski ve en büyük mezarlığı. İçinde 3 büyük evliyanın yattığı bilindiğinden bu ismi almış. 5. durağımız İstiklal Harbi Şehitlik Abidesi idi. 7000 den fazla şehit veren Konya halkının şehitlerinin bir kısmının isimlerinin yazılı olduğu Müze ve Çanakkale, İstiklal Harbi ve o yıllardaki köy yaşamını anlatan üç boyutlu maketlerden oluşan müzeyi hayranlıkla gezdik. Maketler emekli öğretmen olan bir çift tarafından en ince ayrıntıları düşünülerek öyle aslına uygun yapılmış ki o yıllarda yaşamak isteği oluşturdu hepimizde. 6.durağımız Konya'nın meşhur etli ekmeğini tatmak için sabırsızlandığımızdan Konya Konak Sofrası oldu. Burada bize ayrılan ot yastıklı,yer sofralı odada etli ekmeğin yanı sıra bamya çorbası, Arap aşı çorbası, çanak yoğurdu, fırın kebabı, ekmek salması, tirit, sebzeli kebap, sac ayağı tatlısı ve hoşmerim tatlısını da afiyetle yiyip,konya mutfağına bayıldık:) 7. surağımız ise Konya'ya sebeb-i ziyaretimiz olan Mevlana Hz.'nin türbesi oldu. Bazı yerleri tadilattan dolayı kapalı olsa da Hz. Mevlana'nın huzurunda olmak bizi manevi açıdan çok duygulandırdı.8. durağımız Aziziye Camii oldu. 1671-1676 tarihlerinde yapımı tamamlanan eser,Osmanlı dönemine ait. En büyük özelliği ise pencerelerinin kapısından büyük olması. 9.durağımız Şerafeddin Camii oldu. İlk inşası XII. yy.da yapılan cami yine Selçuklu eserlerinden biri. 10. durağımız Şems Tebrizi Hz.'nin türbesi idi. Elif Şafak'ın aşk romanını okuyan Rukiye ile Sevilay ablanın bütün gezi boyunca ziyaret etmekte sabırsızlandığı Şems, onlar için daha bir anlamlıydı. Keşke ben de bu kitabı okuyup ziyaret etseymişim Konya'yı. Şems'in şehit edildiği kuyunun olduğu yere inşa edilen türbe ; mescid,semahhane olarak da kullanılmaktaymış.11. durağımız yine Selçuklu devri eserlerinden olan İplikçi camii oldu. 1202 yılında inşa edilmiş cami sade yapımı ile dikkat çekiyordu. Gördüğünüz gibi bu gezi manevi açıdan yüksek olan daha çok türbe ve camii ziayareti ağırlıklı bir gezi oldu. Hepsi tarihi ve birer sanat eseri olan yapılar ecdadımızı minnetle hatırlamamıza ve bol bol dua etmemize de vesile oldu. Son olarak dönüş saatimiz yaklaştığından aynı çay bahçesinde soluklanıp havaalanına doğru mihmandarlarımıza bin teşekkür edip yola koyulduk. Bu gezide misafirperverliklerine, rehberliklerine hayran kaldığımız aileyi asla unutmayacağım. Onlar olmasa bu kadar yeri görebilir miydim bilmiyorum . Vedalaşırken bizlere Mevlana'nın 7 öğüdünün yazılı olduğu çerçeveyi hediye etmeleri ise ayrı bir incelikti. Kendilerine tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Tabi Rukiye'ye ve velisine de çok teşekkür ettik tanışmamıza vesile oldukları için. Konya maceramız da 1 günde bir dolu anı ile şimdilik hafızalarımızda ama bir ömür bloğumda yer aldı böylece. Sevgiyle,aşkla...

Hiç yorum yok: