23 Ekim 2009 Cuma

"Hizmetçiler"




Merhaba , tiyatro sezonunu İBB Şehir tiyatroları 1 Ekim'de açtı "Şehrin Perdeleri Açılıyor" sloganıyla. Ben ise dün akşam açabildim:) Blah blah'in tabiri ile etkinlik kelebeğiniz bundan sonra sık sık etkinliklere zevkle katılıp, burada da kritiğini yapar artık:))) Ay ben bunu görev mi addettim aceba:)) İlla kritik yapacağım. Hoş çoğu kritik de alıntı veya kopyalayarak oluşuyor ya neyse))) Mazur görün efendim beni. Bazen bir oyun öyle güzel anlatılıyor ki o anlatımı paylaşmak hem işime geliyor, hem de daha etkileyici olur diye düşünüyorum. Tıpkı bu oyunda olduğu gibi:) Fransız yazar Jean Genet'in "Hizmetçiler" adlı oyunu Şehir Tiyatrolarında Genç Tiyatro grubu tarafından sahnelenmiş. Yazarın hayatı çok etkileyici geldi bana. Reşat Nuri sahnesinde İclal ve Rukiye ile seyrettiğim oyunda Selin Türkmen,Berna Adıgüzel ve Özge O'Neill Sarımola rol alıyor. Ortak reji çalışması olan oyundan benim özetleyebileceğim durum sınıf farklarının insanları birbirine yabancılaştırdığı, düşman ettiği , alt sınıfın üst sınıfı taklit ettiğinde kızdığı şeylerin beterini yapabildiği. Kimliğini kabullenmemenin insana verdiği zarar vs. Tarihe baktığımızda gördüğümüz sınıflardan hep nefret etmişimdir. Şimdi de görünmez sınırlardan nefret ediyorum. Herkes insan , onları sadece daha iyi oluşları üstün kılar. Aksi taktirde kimse kimseden üstün olamaz, olmamalı. Bu düşündüğüm gibi bir yaşam dünyada yaşanır mı aceba? İnşallah:( Ben fazla sözü uzatmadan Oyunun Dramaturgu Sinem Özlek 'in oyun hakkındaki düşüncesini sizlerle paylaşmak istyiorum . Broşürde okuduğum yazıyı çok anlamlı buldum da. Heee oyunu izlerken biraz sıkıldığımı da üzülerek itiraf etmeliyim. Ama genel anlamda başarılıydı, emeği geçen herkesin emeğine sağlık..."Çok katmanlı yapısıyla farklı okumalara olanak yaratan “Hizmetçiler”, hanımefendiyi yok etme oyunu oynarken bile hanımefendi olup onu var ederek diyalektik karşısında çaresiz kalmayı ya da iktidar eline geçtiğinde iktidardakinden daha da acımasız olabilmenin hikâyesini anlatmaz yalnızca. Birilerini önce “öteki”leştirip, sonra kendine benzemediği için yargılamanın fütursuzluğunu da göz önüne serer. Jean Genet’nin “Hizmetçiler”i, bavul bavul eskilerini eve gelen gündelikçiye tüm “yardımsever”liğiyle bağışlayan; kravatımız, şık takılarımızla masum ya da ahlaklı olma hakkımız doğuştan cebimizde güvenle yaşayan; sırf ahlaksız addedilmemek için, her şeyi gizli kapaklı oynanan bir oyuna çeviren; üstümüzde güç kullananlara benzeyerek elde ettiğimiz gücümüzü kendimiz gibi olan üstünde kullanmaktan başka bir şey yapmayan ve hepsinden önemlisi “suçlu” olmaya cesaret edemediğinden kurtulmayı beceremeyen bizlerin hikâyesidir bir bakıma. O bildik “hanımefendilerine özenen hizmetçiler” fotoğrafı Genet’nin merceğinden sahneye yansıdığında, suç ve masumiyet, iyi ve kötü, ahlaklı ve ahlak dışı ile ilgili refleksle kullandığımız tüm değer yargılarımızı alaşağı eden bir belgeye dönüşür. Ve pek çok kez sahneye çıkmış “Hizmetçiler”, “iktidar”ın; kanunlar, ahlak kuralları, inançlar ve toplumsal teamüllerin de yardımıyla ve artık kaba güce ihtiyaç duymayan “iyi niyetli” şiddetiyle; gönüllü kalabalıkları sessiz sedasız şekillendirdiği tanıdık zamanlarda çok daha fazla şey anlatır aslında. "

Hiç yorum yok: